2010’da yapılan anayasa değişikliğiyle AKP iktidarı, Türkiye’de fişlemelerin tarih olacağını savunmuştu. Öyle olmadığı, en net biçimde OHAL dönemi ile başkanlık sistemi sırasında anlaşıldı. Elbette devletlerin bünyesine alacağı personeli araştırması anlaşılır. Ancak hukuk zemininde kalınması şartıyla. İşte AİHM, tam da bu konuda, birden fazla başvuruyu birleştirerek, Türkiye’yi yol ayrımına getirebilecek çok kritik bir karara imza attı. SGK’ya memur atanmaya hak kazanan ancak kardeşinin örgüt bağı olduğu belirtilerek ataması yapılmayan bir kişi… Hastaneye psikolog olarak atanmaya hak kazanan ancak yine ailesindeki bir başka kişinin durumu gerekçe gösterilerek ataması yapılmayan bir başka kişi… Üniversiteye girmeye hak kazanan ancak herhangi bir gerekçe gösterilmeden ataması yapılmayan bir başkası… Liste uzayıp gidiyor.
AİHM, bu başvuruların tamamını bir arada değerlendirdi. AİHM ise söz konusu kritik kararında Anayasa Mahkemesi’ni de uyarıcı nitelikte bir karara imza attı. AİHM, kararında, darbe girişiminin ardından, kamu hizmetine girmek için ek bir kriter olarak geçmiş kontrollerinin getirilmesinin gerekli olabileceğini kabul etti. Ancak göreve atanması uygun bulunmayan memurun hakkını mahkemede arayabileceğine, mahkemelerin de güvenlik soruşturmasını değerlendirirken herhangi bir kuralla bağlı olmadığına dikkati çekti. Aslında açıkça mahkemelere, güvenlik soruşturmalarının sonucunu değerlendirirken, hukuki zeminde kalması uyarısında bulundu. Bu nedenle AİHS’nin ihlal edildiği sonucuna vardı.
Karar Türkiye açısından önemli. Mahkemelerin, bu karar uyarınca daha önce reddettikleri başvuruları yeniden değerlendirmesi gerekecek. Ayrıca güvenlik soruşturması engeline takılanlar yargıya başvurduklarında, mahkemelerin soruşturmanın içeriğini ve sonuçlarını etkili biçimde değerlendirmesi de gerekiyor. Ancak burası Türkiye, bunların ne kadarının yapılacağını göreceğiz.