Tareq S. Hajjaj., Mondoweiss’in Gazze muhabiri ve Filistin Yazarlar Birliği üyesi. Gazze’deki El Ezher Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı okudu. Gazeteciliğe 2015’te yerel Donia al-Watan gazetesinde muhabir ve çevirmen olarak başladı. Elbadi, Middle East Eye ve Al Monitor için çalıştı.

Hajjaj’ın 15 Ekim 2023’te Mondoweiss’da yayınlanan yazısının çevirisini sunuyoruz:
Ne zaman sahada çalışmaya gitsem, dosdoğru kendi mezarıma yürüdüğüm duygusuna kapılırım. Sanki birileri için ölümcül bir tehditmişimcesine bir köşeden öbürüne geçerim dikkatlice. Bir savaşçı değilim ben. Ne elime bir silah aldım, ne bir savaşa karıştım. İnanmıyorum bir tehdit olduğuma, ne İsrail, ne de bir başkası için – ben yalnızca insanlara hikayeler anlatan bir yazarım. Ama yanılıyorum.
İşgalci bir gücün gözünde İsrail için bir savaşçıdan daha büyük bir tehlike oluşturabilirim.
Savaşçılar ölebilir ve yolculukları biter, ama bir yazar olarak benim hikayelerim sonsuza kadar sürer. Halkımın tarihini kayda geçiriyor bu hikayeler. İşgalin gücü tarihi gizleme becerisinden kaynaklanır. Bizim görevimiz tarihi savunmak ve kollamak; işgalciler tarafından sistematik olarak boğazlanan ve sömürgeciler toprağımızı almak istedikleri için ülkesi yok edilen halkımızla ilgili gerçeği ortaya koymak.
Saldırının ilk birkaç gününde haber için sahaya gittim. Gittiğim yerler daima Gazze’de gidebileceğim en güvenli olanlardı, Gazze şehrindeki Şifa Hastanesi gibi. Asla düşünmezdim hastanelerin İsrail savaş uçaklarının hedefi olacağını. Fakat geldiğimiz yer burası; İsrail, Gazze’deki suçlarını hiçbir şeyin dizginlemeyeceğini kanıtladı (Bu yazı yayınlandıktan üç gün sonra Gazze’deki El Ehli Hastanesi bombalandı, en az 500 Filistinli öldü, saldırıdan Filistinliler İsrail’i, İsrail ise İslami Cihad’ı sorumlu tuttu).
Hastanenin yanındaki küçük kafeye gittim, hala elektrik ve internet ulaşımı sağladığı için bir grup gazeteci oraya yerleşmiş. Her saniyeyi ödünç alınmış bir zamanı yaşıyormuşuz hissiyle geçirdik. Biliyorduk ki İsrail Gazze’nin dünyayla bağlantısını kesmek istiyordu; (Filistin) halkının çektiklerini göstermek ve İsrail’in suçlarını ifşa etmek isteyenleri öldürecekti.
Ölüm korkusuyla çalışıyoruz. İsrail’in hedefinde olduğumuzu biliyoruz. Yine de görevimizi yerine getirmeye çabalıyoruz.
Üstüne bir kalkan gibi ‘BASIN’ yazılmış yeleğimi giyiyorum, başıma mavi kaskımı geçiriyorum ve bunların beni koruyacaklarını düşünüyorum, böylece gazeteci olduğum anlaşılacak ve İsrail füzelerinden kurtulacağım. Ama korumayacaklar bunu biliyorum. Meslektaşlarım her gün katlediliyor. İsrail hava saldırıları geçen hafta onunu öldürdü, onlarcası ağır yaralandı.
Her haber aldığımda sanki ilk kez oluyormuş gibi sarsıyor beni. Her hareket ettiğimde sanki son adımımı atıyormuş gibi hissediyorum. Sürekli dua ediyorum, Allah’a sığınıyorum – sadece kendim için değil, dokuz aylık oğlum için de, babasız büyümesin diye. Kendi çekeceklerime razıyım, ama onun acı çekmesini görmeye dayanamam.
Evden çıkmak için hazırlanırken ve ‘BASIN’ yeleğini giydiğimde aileme hareketli bir hedef gibi görünüyorum. Ailem gitmemi engellemeye çalışıyor. Karım oğlumu getiriyor bana. Ne yapmaya çalıştığını biliyorum; kararımı bir kere daha düşünmemi ve onlarla evde kalmamı istiyor. Ama onların önünde çözülmeden ve ağlamadan önce hoşçakalın deyip çıkıyorum ben. Onlar için güçlü olmam gerek.
Hiçbirimiz için normal bir vedalaşma değil bu. Son veda olabilir, son bir kucaklaşma.
Gazze’de bugünlerde karşılamak zorunda kaldığım tek sorun bu değil. Ölüm gölge gibi izliyor beni; zorluk, hergün gördüğüm yürek burkucu sahneler karşısında metin olmak ve kurtulanların hikayelerini dinlerken gözlerimi kuru tutabilmekte.
Ölmeyenler de aslında tam kurtulmuş sayılmaz. Tüm aileleri öldürülmüşken ya da enkaz altında kalmışken nasıl kurtulmuş olabilirler ki?
Şu anda Gazze’de hiçkimse evde kalarak can güvenliğini sağladığından emin olamaz, görevleri gereği sahaya çıkanlarsa bunu canları pahasına yaptıklarını biliyor. Benim gibi insanlar için öldürülmenin artık bir anlamı yok. Bizler halkımızın acılarının duyurabilmek için seçildik.
Beni harekete geçiren, sesimin duyulduğunu bilmek ve ekibimizin muazzam desteği. Yazamadığım, sadece telefonda anlatabildiğimde bile Mondoweiss‘daki meslektaşlarım düşüncelerimi hikayeleştiriyor. Sesimin duyulmasını sağlayanlar onlardır.
Bugün size haber veriyorum. Yarın belki ben haber olacağım. Gelecek günlerde yeni bir haber yazabileceğimden hiç emin değilim. Yaşayacağımdan da. İsrail, ABD ve Avrupa ülkeleriyle beraber karar verdi, tüm Gazze’yi yeryüzünden silecek. Bir kez daha bizi mülteci durumuna düşürmeyi planlıyorlar ve bizi misafir etsin diye Mısır’a baskı yapıyorlar. Fakat yok edilmek anlamına gelse bile Gazzelilerin çoğu evlerinde kalmaya karar verdi.
Bu satırları okuyanlara mesajım şu: Dünyanın en güçlü ülkelerinin Gazze’de sivilleri öldürdüğünü unutmayın. İnsan haklarından ve insanlıktan bahsettiklerinde onlara inanmayın. Onlarda insanlıktan eser yok. Geçen 17 yılda onlara yalvardık, içinde yaşadığımız kuşatmayı kırın diye. Hiç dinlemediler. Gene bizi öldürme telaşındalar.
Haberlerimi canlı tutun ki beni de canlı tutmuş olasınız. Yalnızca normal bir hayat, çocuklarımın gülüşleriyle, karımın yemeklerinin kokusuyla dolu küçük bir ev istediğimi hatırlayın. İnsanlığın kurtarıcısıymış görünen dünyanın böylesine basit bir hayali öldürmeye katıldığını unutmayın.
Bu dünyayı cebren terk etmeye ve ABD ile İsrail’in olmadığı daha iyi bir dünyaya gitmeye hazırlanırken hatırlayın beni.
Çeviren: Zeynep Rona