CAN SEMERCİOĞLU

James Wallman tanımlaması zor bir kişi ama o kendine ‘fütürist’ diyor. Batı’da bir süredir popüler olan ve Türkiye’de de yavaş yavaş yükselen bir alan olan trend tahminciliği yapan Wallman, ‘İstif Çağı’ kitabının yazarı.
Bir konuşma kapsamında Türkiye’ye gelen Wallman, GQ, New York Times, Financial Times ve Guardian için yazılar kaleme almasının yanısıra BMW, Burberry ve Nike gibi markalar için de trend danışmanlığı yapıyor.
Wallman insanların eşyalara değil tecrübelere dayalı yaşamasını istiyor. Minimalizmden hoşlandığına şüphe yok ama kendini minimalist olarak tanımlamıyor.
Dünyada çoksatan ve Türkçeye de çevrilen kitabı ‘İstif Çağı’nı konuştuk.
‘Stuffocation’ (istif çağı) diye yeni bir terim ortaya attınız. Kitaplarınızda farklı açılardan ele alıyorsunuz bu kavramı. İstif çağı ne demek?
Az şey demek.
Gardırobunuzu ya da dolabınızı açtığınız zaman hissettiğiniz bir şey demek. Orada çok fazla eşya olunca esas istediğiniz şeyi bulmak için didik didik aramak zorunda kalıyorsunuz.
Çok fazla eşyaya, kullanmadığımız şeylere sahip olduğumuzun farkına varmak demek.
‘Zamanımızı sahip olmaya değil, yapmaya harcayalım’

Daha çok eşya ve maddeciliğin bizi artık mutlu etmediğinin farkına varmak demek. Bunun yerine maddeci olmanın gezegen ve toplum için kötü olduğunu fark etmeye başlıyoruz. Bizi kayıt numaraları arasında strese sokup moralimizi bozuyor.
Yani bir yardım çağrısı, seferberlik çağrısı: Yeterince eşyamız var! O yüzden zamanımızı, enerjimizi, paramızı ve odağımızı bir şeylere ‘sahip olmak’tan çok bir şeyler ‘yapmaya’ harcayalım. Böyle yapmak hem sizin hem benim hem de ailelerimizin iyiliğine. Daha mutlu oluruz. Daha zengin, daha ilgi çekici, hikayelerle dolu, daha iyi ilişkilere sahip yaşamlarımız olur.

Gezegenin de yararına: Hem yerel hem de küresel düzeyde daha az çevre kirliliği yaşanır. Toplumun da yararına: Eşitsizlik ve sahip olup olmadıklarımız arasındaki mesafe için endişe duymaktansa, hepimizin tecrübe bakımından yaşanmaya değer hayatları olduğunu fark ederiz. Statünün sağlık üzerinde önemli etkisi olduğuna dair sağlam kanıtlar var.
İstanbul’u biraz gezdiğinizi varsayıyorum. Şehrin yerleşimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin minimalizm anlayışınıza pek uymuyor sanırım.
Daha önce de gelmiştim. İstanbul’u seviyorum, çok enerjik bir şehir. İnsanlarını da seviyorum, çok dost canlısı insanlar. Şehir ise büyüleyici.
‘Eşya karşıtı değilim, tecrübe yanlısıyım’

Minimalizm savunuculuğu yapmıyorum! Eşya karşıtı değilim, tecrübe yanlısıyım. Minimalist bir şehir bana hayatın akmadığı bir şehir gibi geliyor. İnsanlar karman çorman. Bir şeylere sahibiz. Bir şeyler yapıyoruz. Bir şeyler yaratıyoruz. Bir şeyleri yok ediyoruz. Bana göre hayat bu. Şehirlerin hayatı karman çorman etmesi lazım. Anlamlı olan da bu.
Antropolog Danny Miller’in belirttiği üzere, minimalizmde de şiddet var olabilir: İlişkilerin ve başka insanların reddedilmesi. İstanbul insanlarla ve onların yaşam enerjileriyle dolu bir şehir.
Sıradan bir Türk ailesinin evini gördünüz mü? Zihnimiz kadar evlerimiz de eşyalarla dolup taşıyor.
Yok be! Daha kimse çağırmadı. Sizinkine gelsem olur mu?
Çok fazla eşya ve yapılacak çok fazla şey sorunu modern bir hastalık. Büyük bir sorun. Başarının işareti: Kapitalist sistemin başarısı yaşamlarımızın başarısına bağlı.
Eski insanlar kıtlık zamanlarında büyümüş. Bir şeyiniz varsa ona sahip çıkmanız gerekirdi. Çünkü başkasına paranız yetecek mi bilemezdiniz.
Modern insanlar çok fazla eşya problemi yaşadıkları için ne kadar şanslı olduklarının farkına değil.
‘İstif çağı obeziteye benziyor’

Çok fazla eşya söz konusu olunca onları yönetmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bu da yeni bir beceri.
İstif çağı obezite salgınının materyal bakımından dengi. Sistemimiz bize acıktığımızı çabucak söylüyor ama doyduğumuzu söylemekte epey yavaş kalıyor… Tamam demeyi öğrenip odağımızı değiştirmemiz gerekiyor.
Odağınızı tecrübelere çevirin. Pek bir tecrübeniz olmadığını göreceksiniz. Gezilecek muazzam birçok yer, yapılacak birçok şey var.
Minimalizm son yıllarda gençler arasında popülerleşen bir konsept ve yaşam biçimi. Gazetelerde ve internette konuyla ilgili bayağı yazı var. Netflix bile minimalizm üzerine belgesel yayınladı. Daha çok insan minimalist olduğu zaman ne olacak? Artıları ve eksileri neler?
Netflix’teki belgesel ‘İstif Çağı’nın giriş bölümündeki iki kişiyi odağa alıyor. Minimalizm kişisel düzeyde harika bir şey. Daha fazla eşya almayı bırakın yeter.
Ancak toplumsal düzeyde harcamak için insanlara ihtiyacımız var çünkü kapitalizmin kısır döngüsü harcayan, daha çok harcayan, daha da çok harcayan insanlara dayalı.
Daha çok harcarsak daha zengin olacağız. Devrim niteliğindeki ‘Arı Masalı’ şiirinden çıkarılan ders bu.
Hepimiz nasıl minimalist olabiliriz? Çok mu zor? Çoğu insan eşyalarından kurtulmak istemiyor. Yaşamımızı sizin tarif ettiğiniz türden bir eğilime soktuğumuz zaman elimize ne geçecek?
Hepimiz tecrübeci olmalıyız. Mutluluğu, kimliği, statüyü ve anlamı maddi şeylerde bulacağımızı düşüneceğimize, onları bulacak en iyi yerin tecrübelerimiz olduğunun farkına varmamız gerek.
Dedem bana şöyle demişti: Anılar, eşyalardan daha uzun yaşar.
İnternette basit tasarımlar görüyoruz. Sosyal medya hakkındaki yorumunuz ne?
Sosyal medyayı seviyorum!
Az olunca güzel. Ama sosyal medyada uzun zaman geçirince önemli olan şeyleri kaçırıyorsunuz.
‘Herkes cep telefonlarına sarılmış, neye uğradığımı şaşırdım’

Geçen akşam Bomontiada’daydım. Yemek yiyip içki içtim. Yemek yerken cep telefonların sarılmış bunca insanı görünce neye uğradığımı şaşırdım.
Ey insanlar! Telefonlarınızı kaldırın ve karşınızdaki güzel, nefes alan, kanlı canlı insanla konuşun. İletişimi onunla kurun.
Bence restoranlar masalarda cep telefonunu yasaklamalı. Toplum telefon kullanımına sıcak bakmamalı. Kusura bakmayın ama telefonla uğraşıyorsanız birlikte olduğunuz insanın sihrini kaçırıyorsunuzdur.
Mutluluğun en kesin yolu ilişkiler, gerçek ilişkiler. Evet telefonlar ve sosyal medya bunları destekliyor. Ama aynı zamanda bozuyor.
Siyaset de fazla dolu değil mi? Daha minimalist bir siyaset mümkün mü?
Bilmem! Siyaset karmakarışık bir şey çünkü yönetmek de karmakarışık. Siyasette minimalizm bana şiddeti andırıyor: Bir sürü insanı siyaset meselesini basit formlara nasıl indirgeyebilirsiniz ki?
İşe yarayan, insanları mutlu eden, onlara mevki kazandıran şey tecrübecilik.
Gelecek için öngörünüz ne?
Birçok kişi ‘İstif Çağı’nı satın alıyor ve sonra fikirlerini paylaşıyor, tartışıyor ve nihayetinde kendileri ve aileleri için sunduğu daha iyi geleceği benimsiyor.
Ve birçok insan eşyalardan ziyade tecrübe için vaktini harcıyor. Bu daha mutlu insanları, daha az çevre kirliliğini ve daha az parçalanmış bir toplumu beraberinde getiriyor.