Britanya’nın saygın gazetelerinden Financial Times, Türkiye’de 30 Mart seçimleri öncesi giderek tırmanan siyasi gerilim hakkında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e açık çağrı niteliğinde bir başyazı yayımladı. ‘Türkiye’de krizinin durdurulması için Erdoğan’a meydan okunmalı‘ başlıklı yazıda, “Türkiye’deki krizin kontrolden çıkmasını durduracak tek şey, Gül’den gelecek bir meydan okuma olabilir” yorumu yapıldı. Gazete, ‘Bu yıkıcı kavgada taraf tutulmamalı’ vurgusu da yaptı.
Başyazının tam metni şöyle:
‘Erdoğan’ın itibarı hasar gördü’
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkesinin siyaset sahnesine 10 yılı aşkın süredir hakim oldu. Türkiye’nin siyasi ve ekonomik dönüşümü nedeniyle Batı’dan sık sık alkış aldı.
Türkiye’ye uzun zamandır, gelişmekte olan piyasalar arasında bir ‘yıldız‘ olarak gıptayla bakılıyordu. Fakat Erdoğan artık eskisi gibi saygı uyandırmıyor. Türkiye, hem ekonomik beklentilere zarar veren, hem de Erdoğan’ın itibarını ciddi biçimde hasara uğratan siyasi bir çalkantıyla mücadele ediyor.
‘Gülen’e rol veren Erdoğan’dı’
Siyasi krizin merkezinde, Erdoğan’ın bir zamanlar müttefiki olan din adamı Fethullah Gülen’in hareketiyle mücadelesi var. Gülen yanlıları yıllar boyu Erdoğan’ın partisindeki diğer İslamcılarla ittifak içindeydi. Seçimlerde verdikleri desteğin karşılığında, Türkiye’nin devlet bürokrasisinde, özellikle de polis, savcılık ve yargı içinde önemli roller elde ettiler.
Fakat Erdoğan iki yıl önce Gülencilerin gücünden çekinmeye başladı ve bu gücü azaltmaya çalıştı. Bu durum öldürücü bir savaşı tetkiledi ki, bu savaş şimdi iki yolla veriliyor:
‘Düşman bellediği işadamları’
İlki, Erdoğan’ın itibarını sarsmak isteyen Gülen yanlılarının, başbakan ve müttefiklerinin yolsuzluklarını ifşa eden ve gizlice elde edilmiş bol miktarda ses kaydını yayımlaması. Kayıtlardan birinde, Erdoğan 1,5 milyar avroluk savaş gemisi ihalesinin düşman bellediği bir işadamına gitmesini engellemek için müdahale ediyor.
Bir diğerindeyse, Erdoğan, hükümeti eleştiren bir medya patronunun ceza almasını garanti etmek için adalet bakanına baskı yapıyor gibi görünüyor.
‘Erdoğan sınır tanımıyor’
Savaşın ikinci cephesindeyse, Erdoğan devlet aygıtlarında kişisel kontrolünü tesis etmek için Gülen yanlılarını sınır tanımadan uzaklaştırmaya çalışıyor.
Geçen aralık ayından bu yana, bakanlıklardaki yolsuzlukları araştıran yaklaşık 7 bin polis görevden alındı. Erdoğan, güçler ayrılığı ilkesinin kurallarını çiğneyerek yargıç ve savcılar üzerindeki hükümet kontrolünü artırdı. İnternete erişimi kısıtlayan ve savcıların polis üzerindeki yetkisini sınırlandıran yasalar çıkardı.
‘Her iki taraf da kaygı verici’
Bu yıkıcı kavgayı dışarıdan gözlemleyenler taraf tutmaktan kaçınmalı. İki tarafın da en az diğeri kadar kaygı verici olduğu söylenebilir. Erdoğan, iktidara geldiği ilk yıllarda, Türkiye AB üyeliğine talipken hayata geçirdiği önemli anayasal reformları göz göre göre yok ediyor.
Gülencilerin saldırganca benimsediği ‘devlet içinde devlet’ rolüne de, işleyen hiçbir siyasi sistemde göz yumulamaz.
‘Türkiye çalkantıyı göze alamaz’
Fakat şüphe götürmeyen bir şey var: Bu kavga Türkiye’nin özellikle de ekonomi alanındaki uluslararası imajına zarar veriyor. Mali ihtiyaçlarını karşılamak için sıcak paraya duyduğu ihtiyaç göz önüne alındığında, Türkiye mali piyasalardaki tedirginlikler açısından son derece kırılgan durumda. ABD’nin para politikasını incelttiği bir dönemde, Türkiye siyasi çalkantıyı göze alamaz.
‘Liderlik değişebilir…’
Dolayısıyla, AKP’nin önde gelen isimleri Başbakan’ın pozisyonunu sorgulamaya başlayabilir. Eğer yolsuzluk iddiaları yerel seçimlerde desteğini ciddi biçimde aşındırırsa, Erdoğan AKP’nin liderliği konusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün meydan okumasıyla karşılaşabilir. Erdoğan’ın uzun zamandır müttefiki olan Gül, aynı zamanda Gülen hareketine de yakın. Türkiye’deki krizin kontrolden çıkmasını durduracak tek şey, Gül’den gelecek bir meydan okuma olabilir.
‘Henüz üzeri çizilemez’
Erdoğan dört dörtlük bir siyasetçi ve üzeri henüz çizilemez. Türkiye’deki muhalefet partileri hala çok parçalı ve Erdoğan da hala ciddi ölçüde halk desteğine sahip. Fakat uzun süredir iktidarda.
O orada kaldıkça, hukukun üstünlüğü ve Türkiye’nin kurumları daha da zayıflayacak gibi görünüyor.
Gül’ün bu tehlikeyi savuşturmasının vakti geldi.