Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
“Türkiye’de en güvendiğiniz kurum?” sorusuna verilen cevap oranları sarsıcı.: Ordu:%19.7, Polis:%16.5 Cumhurbaşkanlığı: %11.1, TBMM: %10.2 Bankalar: %4.2, ÖSYM: %4.0, YSK: %3.5, Belediyeler: %2.9, Diyanet: %2.0, Yargı: %1.4, Politikacılar: %1.0, Medya: %0.9, Hepsine güveniyorum: %4.4, Hiçbirine güvenmiyorum: %18.2… Belli ki tek adam rejimi ortalıkta kurum bırakmayınca kurumlara da güven kalmamış… Dikkatinizden kaçmamıştır en çok güvenilen kurum ile hiçbir kuruma güvenmiyorum diyenlerin oranı neredeyse başa baş. Düşünün ki halkın yarısının, yarısını bırakın dörtte birinin bile güvenini kazanmış tek bir kurum yok ülkede…
Bir devletin ve toplumun “temel direği” olması gereken yargıya olan güven yüzde 1.4… Yüz kişiden 98’i yargıya güvenmiyor. Sadece bu rakam bile devletin yok olduğunu gösteriyor. Kimse bu ülkede adaleti bulabileceğine, hakkını savunabileceğine inanmıyor. Siyasal İslam döneminde Diyanet’e güvenin erimesi ise dindarlık adına yapılanların bu toplumu nasıl kızdırdığını gösteriyor… Bütçeden milyarlarca lira Diyanet’e aktarılıyor, binlerce imam camilerde propaganda yapıyor ve insanlar bu kuruma güvenmiyorlar. Diyanet başkanının şatafatı, camilerde imamların dini bir siyasi propaganda aracına döndürmesi, insanları Diyanet’ten soğutmuş. Hırsızlık, yolsuzluk hakkında tek kelime edemeyen “din adamları”, utanmadan “fakirliğin” övgüsünü yapıp, paraları yöneticiler tarafından çarçur edilen bu halkı kelimenin tam anlamıyla “kazıklamaya” çalışıyorlar. Bu anlayışın cevabı da “güven endeksinde” geliyor… Nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu söylenen ülkede resmi din kurumuna güven yüzde 2.
Bu ülkede “din kurumuna” olan güveni hiçbir ateist, hiçbir Hristiyan, hiçbir Yahudi böylesine yok etmeyi başaramazdı… Bunu bu ülkeyi yöneten Müslümanlar başardı. Anket sonuçları, Türkiye’de bütün kurumların çöktüğünü gösteriyor. Çöken kurumlarla artan sefaletin el ele gitmesi, Acemoğlu’nun “kurumlarla refah arasındaki ilişkiyi” ortaya koyan teorisinin de doğruluğunu kanıtlıyor. Herkesi perişan eden bu tarihi çöküşten kurtulabilmek için kurumlara ve hukuka gerek var… Demokratik bir devletin inşasına. Soru şu: Bunu nasıl yapacağız? Belli ki bu yönetimle bu iş olmayacak. Önce onlardan kurtulacağız sonra kurumları yeniden inşa edeceğiz. Yoksa gün günden daha fazla çürüyüp yok olarak, Acemoğlu’nun teorilerinin doğruluğunu bir kez daha kanıtlayacağız.