Şimdilerde sıkça gündeme gelen vakıflar ise hem sivil toplumun hem de devletin fethinde kullanılan en önemli araçlar oldu. Vakıflar aracılığıyla bağışlar toplandı, paralel eğitim, sağlık, sosyal dayanışma kurumları oluşturuldu. Yurtlar, dershaneler ve okullar aracılığıyla yoksul çocukları dinsel eğitimin pençesine çekildi, İslamcı kadrolar buralarda yetiştirildi.
Bugün adı tecavüzle anılan malum vakfa, diğer İslami vakıfların ve elbette ki rejimin gövdesini siper etmesi nedensiz değil, çünkü bu vakıflar paralel iktidar stratejisinin ve rejimin ekonomi-politiğinin merkezinde bulunuyorlar, para ve insan kaynağı olma özelliklerini devam ettiriyorlar. Rejimin sivil topluma nüfuzu büyük ölçüde bu vakıflar ve vakıflara bağlı eğitim kurumlarından, hastanelerden, sosyal yardımlaşma ağları üzerinden gerçekleşiyor; hegemonya buradan kuruluyor, rıza bunun üzerinden devşiriliyor.