CHP’nin Adalet Kurultayı’nda içkinin yasak olması, örgüt disiplini, güvenlik kaygısı, kampın düzeninin sağlanması gibi nedenler söz konusu olduğunda gayet anlaşılabilir, bu yasağa uymayanların parti tüzüğünde, disiplin hükümlerinde ne yazıyorsa ona göre cezalandırılmaları da.
Ama buraya kadardır, çünkü bundan ötesi bambaşka bir şeye işaret eder. İçkinin politik olarak şeytanlaştırılmasına, içki içenlerin politik linçe maruz bırakılmalarına yol açacak şekilde yaftalanmalarına, içki içmenin kriminal bir vaka gibi sunulmasına ya da ahlaksızlıkla özdeşleştirilmesine doğrudan hizmet edecek bir tutumla ve İslamcılığın ağzıyla iş “şehitlere saygısızlık” noktasına gelmişse, sağcılığın o ikiyüzlü ve riyakâr ahlak anlayışı üzerinden yola çıkarak insanlara saldırılıyorsa ve buradan bir siyasi rant elde edilmek isteniyorsa, işte orada “bir dakika” demek gerekecektir.
Bakın bugün Türkiye’de içki asla tek başına içki değildir, rejimin “kurucu öteki” olarak gördüğü ne varsa hepsine dair bir semboldür: Cumhuriyet mi, “iki ayyaş”tır, Atatürk mü, “memleketi içki sofralarından yönetmiştir”, Cumhuriyet nesilleri mi, “Batı kültürüyle ve içkiyle zehirlenmişlerdir”, solcular mı, “memleketi rakı sofralarından kurtarmaktadırlar” vesaire. Cumhuriyet, modernleşme, laiklik… Hasım olarak görülen ne varsa, içki, tek başına hepsini temsil etmektedir siyasal İslam’ın terminolojisinde.