Medya üzerindeki siyasi baskıyı anlattığı ‘5Ne? 1Kim?’ isimli kitabı yeni yayımlanan gazeteci Mustafa Alp Dağıstanlı, Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’nın seçim anketleriyle oynadığına ilişkin ses kayıtları hakkında “Beterin beteri varmış” yorumunu yaptı.
Dağıstanlı, “Kitabın girişinde, bir yerde şunu diyordum: ‘Benim ulaşabildiklerimden çok daha çarpıcı, afallatıcı, ibret verici örnekler olduğuna eminim; özellikle yukarı katlarda. Fakat yukarı katlardakiler konuşmuyor.’ Yukarıdakiler yine konuşmadı, fakat kendi aralarındaki telefon konuşmaları sızdırıldı; son bir haftada bu yolla ortalığa saçılan cerahat, beterin beteri olduğunu gösteriyor.”
Fatih Altaylı yalnız değil
Dağıstanlı’ya göre, Fatih Altaylı ‘artık inkâr edilemeyecek şekilde açığa çıkan rezil durumunda yalnız değil‘.
Dağıstanlı bu durumu şöyle açıklıyor: “Şimdi, Fatih Altaylı’yla ilgili yazı yazan, uluorta olmasa da çay veya rakı içerken konuşan gazeteciler arasında bu medyanın çöplük haline getirilmesinde rol oynayan insanlar da olacak. Normal tabii. Fakat Altaylı, medyayı o ‘vahim’ duruma tek başına getirmedi ve medya bu duruma aniden dün veya bazı köşe yazarlarının söylediği gibi 2011’de falan düşmedi. Başta yayın yönetmenleri, haber koordinatörleri, haber müdürleri olmak üzere (ne kadar çok yönetici sıfatı türettik), editörlerin, muhabirlerin irili ufaklı gündelik gazetecilik ihanetleriyle geldik buralara. Fatih Altaylı, çok doğru bir şey söylüyor o konuşmada: “Çünkü herkesin ayıbı var, orda çünkü herkes sustu o gün.”
‘Minik direniş noktaları oluşturmalıyız’
Mustafa Dağıstanlı, gazetecilerin de sansür girişimlerine karşı baskı yapabileceğini anlatıyor: “Çayda, rakıda değil, çalıştığımız yerlerde işe yarar yaramaz demeden direniş noktaları oluşturmamız önemli. Getirdiğimiz haber çarpıtıldığında, yayınlanmadığında, kırpıldığında somut ve hemen bir etkimiz olmayacaksa bile editöre, koordinatöre, yayın yönetmenine itirazımızı açıkça belirtmek ve usanmadan yapmak, karşımızdakinin kınandığını bilmesini sağlamak bana önemsiz gelmiyor. Biz de bir psikolojik baskı yaratabiliriz belki, en azından kendimizi olabildiğince temiz ve diri tutmaya yarayabilir bu.”
‘AKP daha da hırçınlaşacak’
Dağıstanlıi 17 Aralık operasyonu sonrası gelinen noktada basın üzerindeki baskının artacağı öngörüsünde de bulunuyor: “Tüm büyük medya ve TRT ile Anadolu Ajansı kendi borazanı haline gelmiş durumdayken bile tatmin olmayan AKP şimdi Cemaat’le ittifak yarılınca daha da hırçınlaşacak. Çünkü Cemaat medyasının muhalefete geçmesiyle AKP’nin hedef tahtasındaki “düşman” odakların sayısının artmasından da cesaret bulan Doğan grubu eleştirellik dozunu biraz arttırdı. Sadece siyasal denklem değil, toplumsal denklemde de oynamalar başladı ve arkası gelecek. Baskıyla iş yapmaya alışık, siyasi kültüründe, liderinin kişiliğinde, partinin iç işleyişinde baskı önemli yer tutan bir hükümetin yapacağı şey baskının dozunu ve sahasını genişletmekten başka bir şey değil. Baskı daha fazla baskıyı gerektirir. Daha fazla baskı, o basınca dayanamayan yerlerden dikişlerin atmasına, bazı “unsur”ların, özellikle gençlerin patlamasına yol açar.“