HÜRREM SÖNMEZ
“Yeni taşındı mahalleye, kibar birine benziyor, sabahları günaydın filan diyor gülümseyerek. Hatta geçen gün marketten dönerken elimdeki poşetleri ağır görünce yardım etmek için hamle yaptı ama ‘İstemez sağol’ dedim, neme lazım.”
“Çoluğu çocuğu yok, yalnız yaşıyormuş. Öyle dediler ama evine giren çıkan belli değil günahı boynuna, arkadaşlarıdır herhalde ama tipleri pek gözümüz tutmadı. Malum aile muhiti bizim buralar, çoluğumuz çocuğumuz var hepimizin…”
“Söyleyenlerin yalancısıyım ama çöpünde de sık sık şarap şişesi, bira şişesi oluyormuş. Üst katında oturan Mukaddes ablaya çaya gittiğimizde konuşuluyordu; geçen gece balkondaki muhabbetlerini duymuş da böyle sürekli siyaset filan konuşuyorlarmış, barış marış, seçim öyle şeyler hep, hükümetimizi de sürekli eleştiriyorlarmış. Hamdiye abla balkonu yıkarken perde aralıkmış da görmüş kitap doluymuş duvarlar, zaten dizi filan izlediğini gören yok pek pencerenin önünde sabaha kadar bir şeyler okuyup yazıyor hep diyor komşular. Örgüt dokümanı hazırlıyordur allah bilir.”
“Evet evet kesin öyle, Bakkal Hasan söyledi geçen gün, Bülent Arınç beyefendinin terör destekçisi olduğunu söylediği gazeteyi sormuş sabah, hatta Bakkal Hasan da “Olmaz bizde o gazeteden” demiş terslemiş, iyi de yapmış. Biz de şüphelendik tabii o gazeteleri okuyanlar malum, cumhurbaşkanımız da hep söylüyor ‘Bunlar hain’ diye.
“Garip garip de müzikler çalıyor evde artık örgüt marşı mıdır nedir kimbilir, anlamadığımız bir dilde… Ramazanda bir kez bile sahurda lambasının yandığını görmedik, bizim bey dikkat etmiş Zafer Bayramı’nda Türk bayrağı asmamış, biz ailecek terörist olduğunu düşünüyoruz.”
Seçim öncesi ‘ahlaksız teklif’
Kişi güvenliği hakkınız ve özgürlüğünüz bugünden itibaren, bu tanıdık cümlelere, bakkal önü sohbetlerine ve apartman dedikodularına kurban gidebilir. Masumiyetinizin ölçütü de komşunuzun ‘terör ve terörist’ algısıdır bundan böyle.
‘Muhbir vatandaş’ düzenlemesi yeni bir şey değil Terörle Mücadele Kanunu 19. Madde’de düzenlenmişti zaten. Lakin görünen o ki devletimiz jurnalciliği halkımız için ekonomik anlamda cazip kılacak bir yönetmelik yapma derdine düşmüş. Cumhurbaşkanının muhtarlara hangi evde kim yaşıyor, mezhebi nedir kimliği nedir diye araştırıp valiye, kaymakama bildirme görevi yüklemesini takiben, devletimiz bu yönetmelikle ‘muhbirlik’ sektörü oluşturarak istihdam yaratmak gayesinde görünüyor. Üstelik kesin bir gizlilik ve koruma da içeriyor yönetmelik, yani muhbirlikte olan muhbirlikte kalacak, hangi bütçeyle kime ne ödül verilmiş, hangi bilgiye karşılık verilmiş denetlenemeyecek gibi görünüyor. Seçim öncesi ‘ahlaksız teklif.’
Yıllardır amatörce verdiğiniz mücadeleyi kamu görevine çevirme fırsatı
Vatan size minnettar ey muhbir vatandaş…
Çocukluktan itibaren, tenefüste yaramazlık yapanların adını tahtaya yazmak suretiyle mayalanan ispiyoncu hamurunuz, ilk gençliğinizde sevgilisiyle yürürken gördüğünüz komşu kızını babasına ihbar ederek kıvama gelmiş, iş hayatına atıldıktan sonra da patron hakkında atıp tutan hain çalışma arkadaşlarınızı amire rapor ederek profesyonel bir nitelik kazanmıştı; iyi de olmuştu hem maaş zammınıza yansımış hem de sendikaydı, çalışan haklarıydı filan diye milleti kışkırtmaya çalışan bölücüler kovulmuştu, işyerine huzur gelmişti.
Ülkeyi toplum zararlılarından korumak için yıllardır amatörce verdiğiniz bu mücadeleyi kamu görevine çevirme fırsatı ayağınıza geldi. Üstelik hizmetleriniz karşılıksız da kalmayacak…
Siz elbette toplumun selameti ve Allah rızası için gönül vermiştiniz muhbirliğe, parada pulda gözünüz yoktu. Lâkin devlet-i âli siz makbul vatandaşlarını mükafatlandırmaya karar vermiş. Zevk için onu bunu ispiyonlamak ile milli şuurla vatana hizmet etmek aynı şey mi hem işin ucunda para da var.
‘Hakkınızda ihbar var’
Makbul olmayan ‘sakıncalı’ vatandaşların ise şafak vakti asker polis kapısına dayanabilir, “Hakkınızda ihbar var” diyerek. Ne kadar yakıcı bir cümle başlıbaşına: “Hakkınızda ihbar var.” Alt okuması: “Sizinle ilgili olumsuz kanaatlerini para karşılığı devlete pazarlayan biri var yakınlarınızda.”
Sonrası bir alacakaranlık kuşağı… Asılsız bir ihbar sonucunda hayatınız bir kabusa dönebileceği gibi, masum olduğunuza kanaat getirildiğinde zehirli bir soru dönmeye başlar zihninizde, ‘Beni kim ihbar etti?’ Geçen gün; “Ya kirayı arttır ya da evimden çık” diyen ev sahibi olmasın? Ya da patrona beni kötüleyen vardiya arkadaşım? “Kızımın peşini bırak” diyen sevgilinin babasıdır belki de kimbilir…
Herkes şüpheli, herkes şaibeli bundan kelli
‘Ya bizdensin ya da hain, bizden değilsen teröristsin’ iklimi yaratmak isteyenler için şahane bir ortam, herkes şüpheli, herkes şaibeli bundan kelli. Safları sıklaştırmak lazım evet, kendinden olmayana göz açtırmamak. Böl, parçala, târumar et.
Bir toplumun iç barışı, bir arada yaşama iradesi bu yollarla, bu taşlar döşenerek lime lime edilebilir ve bir ülke toplumu tek bir elden ancak böyle zehirlenebilir. Nüvesinde varsa en derindeki kötülüğü bulup çıkarmak ve onu egemen kılmak konusunda üstün yeteneğe sahip bir iktidarın ellerinde memleket cehenneme döneli çok oldu. Lakin yetmemiş olacak ki herkes bir ‘öteki’nin cehennemi olsun, herkes birbirine dünyayı zindan edebilsin istiyorlar gayrı bundan sonra.
Mükafatınız sizin olsun, haysiyetimiz bizde kalsın
İhbar ediyorum o vakit ben de:
Gencecik insanların ölümlerinin aydınlatılması için araştırma yapılmasına hayır diyenler yaşıyor bu ülkede…
Mahkeme kararlarına rağmen projeleri durdurmayıp doğayı katletmeye devam edenler var…
Ormanları yakanlar, dozerlerle girenler…
Çocukları öldürenleri cezasız bırakanlar…
Huzurumuzu, iç barışımızı elimizden alanlar var….
İhbar ediyorum hepsini. Yönetmelik uyarınca en yüksek paranın verilmesini gerektirecek kadar infial yaratacak suçlar hepsi başlıbaşına, failler de üst düzey…
Lakin mükafatınız sizin olsun, haysiyetimiz bizde kalsın. Bize hayatlarımızı, ait olduğumuz bu topraklar üzerinde haysiyetli bir hayat sürdürme hakkımızı geri verin yeter…