Başbabakan Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyanü yolsuzluk iddialarının ilelebet gizlenemeyeceğini söyledi. Mahçupyan, ”Muhakkak bu belirli bir noktada kamuoyunun önüne çıkacak ve kamuoyunu ikna edici bir şeffaflıkta bir açıklamasının olması şart. Bundan hiçbir parti ve hükümet ilelebet kaçamaz’‘ dedi.
Mahçupyan, Gülen Cemaati’nin medya organlarına düzenlenen baskın ve gözaltılar hakkındaysa, ”Cemaat’in idrak etmesi gerek ki, hayat bir Fuat Avni oyunu değil ve siz oyunu ne denli sürdürmeye çalışsanız da bir gün biter” dedi. Mahçupyan’ın, AKP iktidarında işlerini kaybeden gazeteciler hakkındaki ”Bu çok abartılıyor, kaç kişi gerçekte işini kaybetti?’‘ sözleri de dikkat çekti.
Mahçupyan’ın Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’le uzun söyleşisinden öne çıkan bölümler şöyle:
‘Hayat bir fuatavni oyunu değil’
* Ortada hükumete darbe vurmayı hedeflemiş bir girişim var. Eğer bu girişimin içinde gazeteciler de varsa, sırf orada gazeteciler var diye mesele bir basın özgürlüğü meselesi olmaz. Gazeteciler darbe girişimine karışmış olur. Ancak eğer bu fırsat bilinip gazetecilerin sayısı genişletilmeye kalkılırsa bu da hukuksuzluk olur. Şu an itibariyle ortada böyle bir durum yok. Ama Cemaat sanki böyle bir durum varmış izlenimi yaratmak istiyor. Gözaltıları önceleyen günlerde Fuat Avni Twitter hesabı ön alma girişiminde bulundu. Bu hesap zaten Cemaat’in kendi sesi. Ne var ki mızrağın çuvala sığma ihtimali yok. Hükumetin ‘doğru’ davranmasını istemek ne denli gerekliyse, Cemaat’in de ‘doğru davranmamış’ olduğunu teslim etmek o denli gerekli. Cemaat’in idrak etmesi gerek ki, hayat bir Fuat Avni oyunu değil ve siz oyunu ne denli sürdürmeye çalışsanız da bir gün biter.
‘Erdoğan’a ulaşma ihtimali yok’
* Bu (yolsulzuk) sonuçta ilelebet gizlenecek bir dosya değil. Muhakkak bu belirli bir noktada kamuoyunun önüne çıkacak ve kamuoyunu ikna edici bir şeffaflıkta bir açıklamasının olması şart. Bundan hiçbir parti ve hükümet ilelebet kaçamaz. Sonunda da bunu yapmamanın maliyeti AK Parti’ye daha yüksek olmaya başlar.
* Öte yandan ben bunun Tayyip Erdoğan’a ulaşma ihtimali olduğunu hiç sanmıyorum. Ama bunun seçimlerde kullanılabilir bir malzeme olması bazı insanları düşündürüyor.
‘Erdoğan’ın misyonu etkilenmemeli’
* Bu onun (Tayyip Erdoğan’ın) önümüzdeki dönemde önüne açılan misyonunu olumsuz etkileme ihtimali olan bir şey. Dolayısıyla da bu yükten bir an önce bir şekilde kurtulması lazım. Çünkü Tayyip Erdoğan gerçekten de bu coğrafyadan çıkmış olan değişik bir lider olma yolunda ilerliyor. Dünyanın yeniden şekillenmesinde Batı’dan-Doğu’dan partnerleri olan yeni bir hareketin şekillenmesine katkıda bulunma, taşıyıcısı olma, hatta belki liderlerinden biri olma fonksiyonu var önünde.
* … Yani yeni bir dünya geliyor ve bu yeni dünyada Müslüman kesimin de bu makro dili konuşan liderlerinin olması lazım. Ortadoğu’yu kimler yönetiyor diye baktığınızda Tayyip Erdoğan’ın çok ciddi avantajları var. Türkiye’de olmuş olan birkaç tane yolsuzluk dosyasının takip edilmemesi nedeniyle eğer bu fonksiyonu elinden kaçırırsa yazık olur.
‘AKP’li vekiller de rahatsızlığın farkında’
*… Zaten AK Parti tabanına indiğiniz zaman kimse yolsuzluklardan hoşlanmıyor. (Bunu söylediğinde bazı AKP’lilerce hedef alınması konusunda…) Onlar da biliyorlar, kendi aralarında konuştukları zaman bizzat kendileri söylüyor.
Gazetecilerin işlerini kaybetmesi hakkında ne düşünüyor?
* Medya kendini siyasetçi yerine koydu, bazı insanlar öyle davrandılar. Tayyip Erdoğan da o kişilerin bu siyasi alana girmesini bir vesile sayarak, onları örnek gösterdi. Ama bu çıkışın ardından onlar işlerini Tayyip Erdoğan yüzünden kaybetti demek bana çok doğru gelmiyor. Bu çok abartılıyor, kaç kişi gerçekte işini kaybetti? Biz köşe yazarları ne kadar işimizi hak ediyoruz zaten? Biz neden böyle pozisyonlara sahibiz ki?
‘Hasan Cemal Erdoğan değil, patronuyla takıştı’
(Hasan Cemal, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Yasemin Çongar gibi uzun süre aynı düşündüğü gazeteciler gazeteciliği bırakıp siyaset mi yaptı?) Ya da gazeteleri siyaset yaptığı için böyle oldu. Gazeteleri kendilerine medya fonksiyonlarının dışında fonksiyonlar addettikleri için, bir takım uyumsuzluklar sonrasında bazı insanlarla yollarını ayırdılar. Mesela Hasan Cemal ayrılmasına sebep olan o yazıda kendi patronuna söylenmemesi gereken cümleler kullandı ve o paragrafı da oradan çıkarmadı. Bunun Tayyip Erdoğan’la bir alakası yoktu ki.
‘Hasan Cemal geçmişi Erdoğan’ı suçlamayı mümkün kılacak kadar genişletme ihtiyacı duymuş olabilir’
* Öncelikle Hasan Cemal ayrıldıktan hemen sonra çevresine olayı anlatırken tam olarak size dediği gibi anlatmamıştı ama ‘bellek’ giderek ideolojik ya da psikolojik bir süzgeçle yaşatılabiliyor. Diğer taraftan Başbakan’ın sizin sözlerinizle “bir gazete patronunu yayınlarla ilgili azarlaması”, eğer yaşanmışsa tabii ki şık olmazdı. Ancak olayın böyle olmadığını biliyoruz. O gazete patronu Erdoğan’ı aramış ve kendi konumunu anlatırken duygusal anlar yaşamıştı. Ayrıca Cemal’in yazısı ortada. Oradaki kendi patronu ile ilgili satırlar da duruyor. Medya dünyası bu olayı bütün detaylarıyla biliyor zaten. Ama belki de Cemal geçmişi Erdoğan’ı suçlamayı mümkün kılacak kadar genişletme ihtiyacı duymuştur.
‘Türkiye’nin belirli bir bölümü AK Parti’yi hazmetmekte zorlanıyor’
* AK Parti eleştirilemez bir parti değil, kendi yanlışlarının olabileceğini kabul eden de bir parti. Sadece eleştirilerin adil olmasını bekleyen bir parti. Şu 12 seneye baktığınız zaman parti kapatma, 27 Nisan, Ergenekon, Balyoz, Gezi, 17 Aralık. E şimdi bütün bunlar çok fazla. Burada temel bir olay var. Türkiye’nin belirli bir bölümü AK Parti’yi hazmetmekte zorlanıyor, bu hazmedememe halini siyasete tahvil ediyor. AK Parti de buna siyasi cevap veriyor. Bu cevap en net sesini de Tayyip Erdoğan’da buldu. Bazen çok sert olabilir, insanların kulağına dışlayıcı gelebilir. Ama ortada bir reel durum var. Aydınların önce durumu tespit edip sonra pozisyon alması lazım. Ama Türkiye’de aydınlar bunu yapmadılar, bu da AK Parti’nin ellerinden kaçmasına neden oldu.
AKP’nin ‘otoriterleşme eğilimi gösterdiğini’ kabul ediyor mu?
* Tabii, yargıya müdahalede bulunmak zorunda kaldı. Soru şu: Niçin öyle davrandı? Önce niçin böyle davrandığını teslim edeceğiz. Sizi duyması için sizin bir şekilde adil olmanız gerekiyor.
‘Bugün hala AK PArti’den demokratı yok’
* AK Parti kendi iç dönüşümünü yaşamakta olan ve bunu zorlayan bir parti. Ama hakiki bir insan bir malzemesinden bahsediyoruz. Bu insanlar da birdenbire değişmiyorlar. Ama AK Parti bugün yetersiz bir demokratlık çizgisindeyse bile, ben ondan daha demokratını da görmüyorum.
‘Laik medya AK Parti’ye haksızlık yapıypr’
* Kutuplaştırmaları sadece Tayyip Erdoğan yapmadı. Kendini mağdur hissedeceği bir durum varsa bunu bütün siyasetçiler kullanır. Biz de kullanıyoruz vatandaş olarak, çünkü hepimiz öncelikli olarak kendimize yapılanla ilgiliyizdir. AK Partili insanlar sabah gazeteleri açıp bakıyorlar ve onların gördüğü şey laik kesimden birinin gördüğüyle aynı şey değil. Orada gördükleri en önemli şey de haksızlık. Laik kesim ve medyası AK Parti’ye sistematik olarak haksızlık yapıyor.
Hükümet medyasını nasıl buluyor?
* Tabii sırf gazetecilik olarak baktığımız zaman iyi bir sınavdan geçilmediği çok net. Medya kendini siyasetin parçası kılıp aslında kendisini fonksiyonsuzlaştırdı. Medyada karşılıklı olarak büyük bir sorun var, büyük bir kalitesizlik var.
* E tabii, sonuç olarak gazeteciliğin çok büyük darbe yediğini düşünüyorum. Ama bir siyasi normalleşme olmadan medyada normalleşme olmayacağını da görüyorum. Türkiye’de medya hep böyle oldu.
Milli Eğitim Şûrası’nda karma eğitime karşı çıkanlara ‘dinsiz’ diyenler hakkında ne düşünüyor?
Laik kesimdeki problemin aynısı, hatta belki daha da serti ve kırılganı Sünni kesimde var. Yani aydın düzeysizliği. Sıradan insanların sağduyusu var ve hemen hemen her alanda sezgisel olarak hareket edip doğru pozisyonlar alıyorlar. Ama kendisini aydın sanan insanlar bunu ideolojik olarak tanımlıyorlarsa bu ideolojiyi abartan şeyler yapıyorlar. Basit bir örmek vereyim. Şûra’dan önce bir eğitim kongresi de oldu, ben de oradaydım. Mesela orada dinlediğim bir grup insan sanki kendi geçmişimize, geleneğimize dönerek iyi örnekler bulursak onlar üzerinden geleceği değiştirebilirmişiz gibi abes ve romantizmin ötesinde bir düzeysizlik içindeydi.