Birincisi, 1933-1938 devletçilik dönemi ve birinci beş yıllık sanayi planı,
İkincisi de 1963-1968 karma ekonomi ve birinci kalkınma planı dönemi.
Her iki dönemde hem büyüme hem de sosyal gelişme yaşadık.
Darbe dönemi sonrasında, dışa açılma stratejisinde aynı niyet vardı ve fakat sonuç olmadı; çünkü devlet yönetiminde dinî ideolojiler daha ağır basıyordu. Son siyasi iktidarın zaten kalkınma hedefi yoktur. Yalnızca büyümeyi konuşuyor. Zaten Devlet Planlama Teşkilatı’nı kaldırmakla da kalkınma politikalarını da rafa kaldırmış oldu.
Zaten bugünkü iktidar istese de Türkiye’nin kalkınmasını sağlayamaz. Çünkü bunun için gerekli, beşeri, demokrasi, hukuki altyapı ve anlayış mevcut değil.
Oysaki bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde kalkınma sorunu yalnızca bu ülkeler için değil, dünya refahı ve barışı için de gereklidir.
Dünya Bankası verilerine göre, 2023 yılında Dünya nüfusunun yüzde 85’i az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. Küreselleşme sürecinde, Çin gibi birkaç istisna dışında zengin-fakir ülkeler arasında fark açıldı. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerin kalkınması daha acil hâle geldi.