Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
İster din amaçlı olsun ister sosyoekonomik çizgide olsun, ideolojik eğitimin ülkeleri nereye taşıdığını, dün Sovyetlerde gördük, bugün Afganistan’da görüyoruz.
Osmanlı’nın son dönemlerinde din eğitimi yaygınlaştı ve yoğunlaştı. Osmanlı Askerî Mektepler Nezareti’nin (bakanlık) siyaseti, “Devlet-i Aliye’nin bekası için en hazır araç yani ordu dini eğitim için bir odak hâline geldi.” (Kaynak: Cüneyt Akman.)
Şeyhülislam aynı doğrultuda, “dinin temelini sağlamlaştırmak için sorun kaynağında halledilmelidir” diyor ve eğitim siteminde baştan sona din esaslı bir düzenleme yapıyordu.
Öte yandan Türkiye’de tüm eğitim sistemi, 1990’lı yıllardan başlayarak hızlı bir şekilde siyasi İslam’ın ayağı Gülen cemaatinin taassubunda kaldı. Bu nedenle eğitim kalitesinde hızlı bir düşüş yaşandı.
Bu düşüşü, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir düzenlenen ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini değerlendiren PISA testinin sonuçlarında görüyoruz.