Siyasi iktidar siyasi popülizmden vazgeçmez; Zira iktidarda kalmasını iki temel politikaya bağlamış; Birisi siyasi popülizm, diğer algı yaratmak.
Mart yerel seçimleri nedeni ile, MB sıkı para politikası askıda kalır, kamu harcamalarında etkinlik düşer ve bütçe açıkları artar. Sonuçta toplam talep artar. Talep artınca yatırımların ve üretimin artması gerekir. Ancak kaos, belirsizlik, siyasi gerginlik ve güven sorunu nedeni ile yatırım ve üretim hacmi ya hiç artmaz veya aynı oranda artmaz. Bu defa talep artışı ithalat artışına neden olacak, hem dış açıklar artacak, hem de enflasyon yükselecektir.
Siyaha beyaz diyerek, algı yaratmak da artık sürdürülemez. Söz gelimi dış ticarette açıklar devam ediyor, ithalat daha çok artıyor ve bir dolarlık ihracat için en az seksen sentlik ithalat gereği olduğu halde, ihracatta yüzde 1 artış olunca hükûmet yalnızca ihracata yoğunlaşıyor ve uçtu kaçtı diyor. Üretimde ithal girdi payını düşürecek hiçbir önlem almıyor.
Demokrasi ve hukuki altyapı daha çok bozulacak, çünkü iktidar anayasayı da değiştirmek istiyor.
Bu kaos ortamında, yabancı yatırım sermayesi gelmiyor, gelmez de, tersine yerli sermaye çıkmaya devam eder. Türkiye’nin, bankaların ve özel sektörün bir yıl içinde çevirmesi gereken dış borçların refinansmanı zora girdi. CDS oranları 300 risk sınırına gerilemişti, şimdi tekrar artmaya başladı.
Ekonomi ve siyaset dibe vurmadan, kaostan çıkış yolu yoktur.