Sol-sağ kavramının 17. ve 18. yüzyıllarda kaldığına ilişkin absürt saptamalar bile gelinen kritik noktayı sergilemeye yeter. “Sol sağ kavramı 17. ve 18. yüzyıllarda kaldı” diyen şahsın aklındaki sağ-sol nedir bilemem ama sağ-sol ayrımı 17. yüzyılda değil, 18. yüzyılın son çeyreğinde, 1789’la başlar. Bundan sonra, 19. ve 20. yüzyılların tarihi sağ-sol çatışmasının da tarihidir.
Dahası, 21. yüzyıldaki gelişmeler karşısında, “sağ sol ayrımı” kalktı, “ideolojilerin sonu” geldi safsataları tümüyle iflas etti. Küreselleşme karşıtı hareketlere, meydan işgal hareketlerine, Gezi Olayı’na, son olarak ABD’de ve Avrupa’da, aşırı sağ faşist akımların yükselmesine, muhafazakâr kesimin yeniden bir “sosyalizm” korkusu üretme çabalarına bakmak, sağ-sol ayrımının güncelliğini koruduğunu göstermeye yeter.
Ne yazık ki dahası var!
“Sol-sağ kavramı17. ve 18. yüzyıllarda kaldı” diyen şahıs önce “Ben sosyal demokratım” diyor, sonra “Ben bütün ülkücüleri seviyorum” açıklamasıyla devam ediyor ve ekliyor: “Vatan ülküsü,bayrak ülküsü, bütün herkesi kucaklamak.Eğer bunlar ülküyse ben de ülkücüyüm. Ne var bunda yani?”
Ne yazık ki “ülkücü” kavramını kendine göre tanımlamaya çalışan anlayışta epey bir şeyler var!