Münih Üniversitesi Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı ClemensFeust’a göre, “Türkiye ekonomisi bir uçurumun kenarında”, “Erdoğan Finansal çöküşle resesyon arasında tercih yapmak zorunda” (Der Spiegel 03.09.2018). Uluslararası yatırım bankası, ABN-AMRO’nun ekonomistlerinin hazırladığı Crisis: a long time coming (04/09/2018) başlıklı Türkiye raporu da “Türkiye çok sert bir kriz yaşayacak ekonomik büyüme, 2019’da yüzde -3 olacak diyor”.
2002’de hükümeti ele geçirdikten sonra bir pasif devrim süreci içinde devleti, toplumu dönüştürerek siyasi iktidara yükselen, siyasal İslamın egemen sınıfının ekonomik çıkarlarının, kültürel projelerinin, dış kaynak girişine bağımlı Türkiye kapitalizmi üzerindeki yıkıcı etkileri ülkeyi o uçurumun kenarına getirdi. Ancak bu “kriz” bu etkilere, Daron Acemoğlu’nun, 2006 sonrası kurumsal bozulma olarak gördüğü gelişmelere değinmeden de açıklanabilir. Acemoğlu’nun, nedenlerini anlamakta büyük zorluk çektiği, aslında bir iktidar biçimi olan “kurumsal bozulma” en fazla, ülkenin “uçurumun kenarına” gelişini hızlandırmıştır. Benzer krizlerin Arjantin’den, Brezilya’dan Güney Afrika’ya, Endonezya’ya kadar birçok ülkede kendini gösteriyor olması da yerel nedenlerin ötesinde kapitalist sistem çapında dinamiklerin söz konusu olduğunu söylemektedir.