Her gün olmadık bahanelerle ölümlerden ölüm beğeniyoruz. “Kadınsan ölürsün!” önermesinin bize sunduğu seçeneklerden birini işaretlemek adına zorlanıyoruz.
Öyle ya, bakkala gidersin adam çakal olur, ölürsün. Etek giyersin, azıcık kısa diye ölürsün. Evden alışverişe çıkarsın, “İzin almadın,” diye ölürsün. İşe gidersin iş arkadaşınla iki satır konuşursun, “Adamla ne konuştun?” sorusu duvarlarda yankılanır, ölürsün, Perdeler tam kapanmaz, “Kiminle işveleşiyorsun!” diye ölürsün. Çocuk ağlar, “Bu çocuk niye ağlıyor?” denir, ölürsün. Akşama herifçioğlunun istediği yemek önüne konmaz, ölürsün. Adamın biri seni taciz eder, gelenek ne menem bir şeyse, ona yaslanır katilin… ölürsün. Delikanlının biri sana aşık olur, aşkına cevap vermiyorsundur, ölürsün. Savunmasız kalır, tecavüze uğrarsın, namus adına ölürsün. Emeğinle, alınterinle az biraz para biriktirirsin, kocanın kumar borcunu kapatmak uğruna ölürsün. Sevgilinle el ele tutuşursun, töre denir, baban ya da ağabeyin eliyle ölürsün. Dul kalırsın, herifin biri gözüne kestirir, ölürsün. Bir manyağa denk gelirsin, dolmuştan ormana kaçırılır, ölürsün. Genceciksindir, ailene destek olmak için işe girersin, patronunun tecavüzüne uğrar, ölürsün. Adam seni olmadık vaatlerle kandırır, her şeyin farkına varır, yüzleşmeye gidersin, ölürsün. Musluk bozulur, eve tamirci gelir, “Yabancı bir adam eve niye girdi?” diye ölürsün. Nişanlısındır, ayrılmak istiyorsundur, ölürsün. Boşanma davası açarsın, ölürsün. Bir adama aşık olursun, hayatını yeniden gözden geçirmeye fırsat kalmadan ölürsün.