Başbakan Tayyip Erdoğan, Halk Bankası’nın eski genel müdürü Süleyman Aslan’ın evinde ayakkabı kutuları içinde bulunan 4.5 milyon doların devlet kasasından çıkmadığını savundu. El Cezire kanalına konuşan Erdoğan, yolsuzluktan anlaşılması ‘gereken‘in de ‘devletin kasasının soyulup soyulmadığı‘ olduğunu söyledi.
Erdoğan’ın söyleşisinin öne çıkan kısımları şöyle:
* Şu anda hükümetimiz art niyetlerle hazırlanmış bir senaryoyla karşı karşıya. Bu senaryo ne yazık ki tamamı ile hükümetimize bir darbe yönelimine ait bir senaryo ve bu senaryo tutarlı değil. Hiçbirisinin devletin kasasından alınan ve çalınan herhangi bir şey olmadığına kesinlikle inancım var.
* Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu? Ayakkabı kutusu içerisinde söylenen olaylar, Halk Bankası’ndan alınan ya da soyulan para değildir.
‘Paralel yapının adını ben koydum’
* Yargının bir kısmıyla ne yazık ki güvenlik güçlerinin polis teşkilatının bir kısmının işbirliği söz konusu. Bu işbirliği ile hükümete karşı bir darbe girişiminin içerisinde bulundular. Bunun adını ben paralel yapı, paralel yapılanma, paralel devlet olarak koydum. Bu konu ile ilgili olarak bu hukuk dışı yapılanmayla da bizim mücadele vermemiz gerekir.
‘En saygın işadamlarının itibarı ne olacak?’
* Gizlilik kaydı olan bu dosyalar medyaya servis ediliyor. Bunlar yapılamaz. Bunların içerisinde çok itibarlı iş adamları, siyasiler var. Çünkü suç sabit oluncaya kadar insanlar suçsuzdur. Siz kalkıp da bir insanı suçlayamazsınız. Diyelim ki bu insanlar Türkiye’nin en saygın iş adamları. Bu işadamları hakkında suç sabit olmadığına göre böyle bir açıklama yapıldığı zaman bu insanların finans kuruluşları nezdindeki itibarı ne olacak? Bu itibarı geri iade edebilir misiniz? Yarın bu insanlar bu işleri yine alıp götürecekler.
‘Suistimalin hesabını sorarız’
* Atamalarda insanların sadece yerleri değiştiriliyor. Bu insanların mesleklerine son verilmiyor. Bu atamaları yaparken de hukuk bize hangi yetkiyi veriyorsa, bu yetkiler içerisinde bunu yapıyoruz. Birileri bir yanlış yapıyorsa, bu yanlış yapanları orada tutmak zorunda değiliz. Bu suistimalin hesabını bunlar birilerine vermek durumundadır.
‘Eski bakanların yanlışı çıkarsa…’
* Ben güvenmediğim, inanmadığım bir insanı bakanlık makamına getirebilir miyim? Güvendiğim için onları o makama getirdim. Bu arkadaşlarımızın yanlışı çıkacak olursa, yanlışları varsa yargı gereğini yapacaktır. Bu arkadaşlarım bir iyi niyet göstermişlerdir.
‘Türkiye AB’den daha özgür’
* Bugün Türkiye, AB (Avrupa Birliği) üyesi ülkelerin hemen hemen tamamına yakınından çok daha özgürdür. Gezi parkı olaylarını söylüyorsunuz değil mi? Almanya’nın Frankfurt’unda olan olayları niye görmüyorsunuz? Hamburg’da yeni olan olayları niye görmüyorsunuz? Oradaki polisin yaptıklarını gördünüz. İngiltere’de aynı şekilde olanları görmüyorsunuz.
‘Gezi’nin hiçbir iyi niyeti yoktu’
* Gezi Parkı’nda yapılanların hiçbir iyi niyeti yoktur. Burada 12 tane ağacın sökülmesi olayı vardır. 12 ağacın sökülmesi, bahane edilen bir süreçtir. Bunun asıl adı nedir biliyor musunuz? Sandıkta başarı elde edemeyenler, bu tür yollarla başarı elde etmenin gayretine girmişlerdir. Eğer demokrasiye inanıyorlarsa, özgürlüğü savunuyorlarsa, bunu molotof kokteylleriyle mi savunacaklar? Cam-çerçeve vatandaşın dükkanlarını yakarak yıkarak mı elde edecekler? Böyle bir özgürlük mücadelesi olabilir mi? Ben özgürlük mücadelesinin içerisinden geldim. Şiir okuduğu için hapse giren bir insanım ben.
‘Protesto izinli olur’
* Bizim bir defa protestolar noktasında da bir sıkıntımız yok. İsteyen istediği yerde değil, isteyen belirlenmiş olan yerlerde mitingini, basın açıklamasını yapar. Ama kalkıp da “Ben istediğim yerde yaparım” derse, hayır; istediğin yerde yapamazsın. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir şey olamaz.
‘Laikliği dört dörtlük uyguladık’
* Bizim partimizin kapatılması için laikliğe karşı diye de bir gerekçe getirdiler. Halbuki benim partimin programının içerisinde laikliğin tanımı vardır. Laikliğin tanımını da, uygulamasını da bugüne kadar dört dörtlük yapmışızdır. Nedir sizin laiklik anlayışınız derseniz, o da şudur. Bizim laiklik anlayışımız; devlet her inanca eşit mesafededir, her inancı korumakla da mükelleftir. Hangisi olursa olsun. İster Müslüman olsun, ister Hıristiyan olsun, ister ateist olsun, kim olursa olsun. Onu korumakla mükelleftir.
‘Otonomiye izin vermeyiz’
* Bizim Türkiye’de bir otonomi dağıtma diye bir derdimiz yok. Böyle bir şeye müsaade de etmeyiz. Türkiye çünkü 780 bin kilometrekaresiyle bir bütündür. Ama Türkiye’de 36 ayrı etnik unsur vardır. Bu insanlar birbirinin kardeşidir. Bu vatanın evlatlarıyız. Tek bayrak altında toplanmışız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Tek vatanız, tek devletiz.
‘Kürt sorununa havalimanı aşısı’
* O bölgedeki yatırımlara çok ciddi teşvikler verdik. Bir numaralı teşvik, o bölgededir. Bunlara arazi tahsisinden tutunuz, vergi muafiyetine, enerji muafiyetine varıncaya kadar her türlü desteği verdik. Derdimiz şu, istiyoruz ki Güneydoğu’da sadece altyapısıyla değil, üst yatırımlarla da orada işsizliği giderme noktasında iyi adımlar atalım. Bütün bunların yanında havalimanları kimsenin aklına gelmezdi. Ama bugün Muş’ta, Ağrı’da, Kars’ta, Bingöl’de, Şırnak’ta havalimanı var. Hep bunlar yapıldı. Şu anda Hakkâri’de havalimanı yapılıyor. Eğer orada müteahhitler tehdit edilmemiş olsaydı, biz şu anda Hakkâri Havalimanı’nı açmış olacaktık. Bundan on sene önce bunlar konuşulamazdı. Oralarda havalimanı olacak, kimsenin aklına gelmezdi. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunları yapabilir miydi ya? Biz bunları yaptık.