Özellikle 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrasında hükümete eleştiriler yönelten eski Turizm ve Kültür bakanı Ertuğrul Günay, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi nedeniyle ‘İktidar gidiyor’ hissine kapıldığını ve partide panik havası oluştuğunu ifade etti.
Bugün’den Fatih Vural’a konuşan Günay, “[Erdoğan] ABD’ye gitmeden önce de Gezi’yle ilgili, ‘İstedikleri kadar itiraz etsinler. Ben söylüyorsam yapılır’ tavrı içindeydi. Fakat bunu kabul etmeyen toplum ayaklandı. Yurtdışından da morali bozuk gelince, ‘Ayağının altından iktidar ve Türkiye kayıyor’ hissine kapıldı” dedi.
Gezi Parkı’nda yapılması planlanan projeye itiraz ettiği için Erdoğan’la kavga ettiğini belirten Günay, Gezi eylemlerinin partide ve Erdoğan’da bir panik havasına yol açtığını ifade etti.
Günay’ın söyleşisinden çarpıcı bölümler şöyle:
‘Cemaatle kriz Erdoğan’ın ortadoğu lideri hayali kurmasıyla başladı’
– [Cemaatle kriz] dershanelerle başladı deniyor; ama her şey, 2010’da Erdoğan’ın Ortadoğu lideri olma hayali kurmasıyla başladı.
2011 Seçimleri’nde yüzde 49’u yakalayınca, içeride yeterli zemini bulduğunu hissetti. Dışarıda da hazırlıklı geziler yapılıyordu. İsrail ve destekçilerine yönelik söylemlerinden sonra, kendisine, “Size AB kapıları zaten kapandı; ama Arap sokaklarında çok etkili olabilirsiniz” denildi. O da buna inandı. Ben bu konuda Ahmet Davutoğlu’nun çok olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum.
‘Mavi Marmara’nın gidişine öfkelendi, yurttaşlarımız ölünce savunmak zorunda kaldık’
– Mavi Marmara olayı olduğunda, Başbakan’la birlikte Brezilya’daydık. Haberler geldiğinde, Başbakan hiç mutlu olmadı, geminin gidişine öfkelendi. Kontrolsüz, devlet sorumluluğu taşımayan bir hareket olduğu konusunda nitelemeler yaptı. Ama içeriye ve dışarıya karşı, orada yurttaşlarımız öldüğü için savunmak zorunda kaldık.
‘Suriye işinin altı ayda biteceğine inanıyordu’
– Suriye’nin çıkmaz sokak olduğu belliydi. Bakanlar Kurulu’nda iki buçuk yıl önce Suriye uyarısı yaptım. “Burası Baas’ın kurulduğu yerdir. Sanmayın ki Baas’ı Sünni ve Şii Araplar kurmuştur. Bu bir Arap milliyetçiliği hareketidir. Karşınızda beklenmedik çevreleri bulacaksınız. Yönetimin çok garip ittifakları olduğunu göreceksiniz. Kaldı ki bir muhalefet yok. Suriye, Arap coğrafyası içinde istihbarat anlamında en sağlam kökleri olan devlettir. Dışarıdan adam taşıyarak onu yıkamazsınız” dedim.
Başbakan, “Sen kendini üzme, altı ay içinde bitecek bu iş” dedi. Sayın Davutoğlu, vadeyi kısalttı. “Altı ay sürmez efendim” dedi.
‘Yedikule’deki kuleleri biliyordu’
– 2011 seçimlerinin hemen ardından, İstanbul Yedikule’deki kulelerle ilgili -‘Küstüm Kuleleri’ diyorum ben onlara- Başbakan, “Yaptıklarından haberim yok” demişti. Oysa ben bu konuyu 10 kez kendisiyle tartıştım.
Doğru söylemediğini biliyorum! Hem dilimle, hem kalbimle bunu iki cihanda da tekrar ederim.
O olaydan sonra, biraz daha içeriden bakınca, özel arazilerin Başbakan tarafından yakından takip edildiğini gördüm. (…)
Örneğin Atatürk Havalimanı’ndan Eminönü’ne giderken, Yedikule civarında, belediyenin depo olarak kullandığı, deniz kıyısındaki araziler…
2012’de kamuyla ilgili bütün taşınmazların kiraları ve satışları ya da uzun süreli tahsisleri, Başbakan’ın imzasına geldi! Orada, Başbakan’ın bütün bunları bir merkezde topladığını gördüm.