SEÇİL TÜRESAY
secilturesay@diken.com.tr
Pandemide verilen ara nedeniyle aylar sonra ilk kez sahneye çıkan Erdal Beşikçioğlu, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’yle İstanbullu tiyatroseverlerle buluştu. ‘Çocukluk’ ve ‘Kağıt Ev’ dizilerini çekmiş ancak uzun zamandır sahne tozu yutmamıştı. Dizi projelerini, ‘tiyatro için sermaye kazanmak’ olarak değerlendiren oyuncu, ‘pas tutmamıştı’, projeler üretmişti, özlemişti. Aradan sonra sahneye çıkma konusunda kendi deyişiyle tatlı bir endişesi vardı ama güzel bir buluşma olmuştu.
12-13 Temmuz’da, KüçükÇiftlik Park’ta oyununu sergileyen deneyimli oyuncu, ikinci oyun öncesi sorularımı yanıtlarken, dizilerden kazandığı parayı tiyatroya aktardığını, “Meslekten aldığımızı mesleğe verenlerdeniz” diyerek anlattı. Buluşma için, “Zordu ama iyiydi. Atmosfer güzel, özlemişim. Çok güzel bir buluşma oldu, yine seyirciler geldi alkışlarını eksik etmediler” dedi.
Ona göre en büyük zorluk ise -elbette sağlık için gerekli, takılması şart ama- seyircilerin maskeyle izlemesi: “En zoru insanların suratında maske varken tepkilerini görememek. Duvar gibiler hepsi, maskenin arkasında dünyaları yaşıyorlar ama biz hiçbirini göremiyoruz. Kameraya oynadığın zaman, ‘Kestik’ diyebiliyorsun ama duvar gibi bir insan kitlesi olduğu zaman.. Tabii karşılıklı etkileşim olan bir şey. Gözü göremezsiniz ışıktan, suratları görürsünüz. Güldüklerini de duymuyorsunuz, maske onların hepsini kapatıyor. En sonunda finalde nasıl bir tepki olduğunu anlıyorsunuz. Çok zor oyuncular adına. Etkileşimli oyunlar için seyirciyi görememek herhalde dünyanın en zor şeyi.”
Eşi Elvin Beşikçioğlu’yla kurduğu Tatbikat Sahnesi’nin oyunlarından ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ yaz aylarında İzmir, Antalya ve Denizli’nin aralarında olduğu kentlerde seyirciyle buluşacak. Beşikçioğlu, ‘Fahrenheit 451’le ekim ayından sonra turneye çıkacak.
‘Pandemiye sıfır bütçeyle yakalandık’
“Fahrenheit’ı çıkartmıştık. Herkesin paralarını ödedik, telifleri filan… Bir de üstüne üstlük ondan sonra pandemiye yakalandık. Sıfır bütçeyle yakalandık pandemiye” diyen Beşikçioğlu ve ekibi için, oyunun ‘seyretix’ üzerinden yayınlanıp izlenmesi ekonomik sıkıntılara merhem olmuş.
“Allahtan dijitale çektik. Dijitalden bir şeyler geldi onlar bizim bütün bu borçlarımıza gitti. İyi ki de yapmışız” diyen sanatçı, oyunun, bilet alınarak, belirlenen saatte izlendiği dijital platformda yayınlanmasının maddi boyutundan başka bir katkısı olduğunun da altını çizdi: “Oyunu seyredip sonra onu seyretmek başka türlü bir estetik oluşturabilir. Teatral bir metni Van’da, Kars’ta Edirne’de, Tokyo’dakilerin de seyretmesi çok güzel, çok değerli benim için. Ulaşamadığım yerlere ulaşma fikri çok cazip, 30 bin kişiye ulaştık.”
Tatbikat Sahnesi’nin çok sayıda sahnenin kapandığı veya ağır yara aldığı süreçte nasıl ayakta durduğuna gelince…
‘Borçlandık’
Tiyatronun sigortalı çalışanlarının devletin verdiği ödeneği aldığını, kendilerinin de bir parça destek verdiğini söyledi ve borçlanarak ayakta kaldıklarını söyledi Beşikçioğlu: “Tiyatronun bir dolu masrafı var kirası, stopajı. Bizi borçlandırdılar. Bankalardan aldığımız düşük faizli kredilerle… İşin aslı şimdi biz çalışmaya başladığımızda geçmiş dönemi ödemeye başlayacağız.”
Aslında, “Ben sadece son iki yılda ödediğim vergileri geri istedim onu da vermediler. ‘Sattığım biletten kestiğin vergileri tiyatroyu ayakta tutmak için kullanalım’ dedim vermediler” sözleri ‘durum’u özetlemek için yeterliydi belki de.
Dağıtılan hibelerde esas alınan kriterleri anlamlandıramadığını, “Hibe diye veriliyor kime, neye göre dağıtıldığı da bir muamma. Ellerinden geldiğince dağıtmaya çalışıyorlar ama para somut değer üzerinden dağıtılmıyor” diye anlatan sanatçıya göre destek, ulaşılan seyirci sayısı kıstas alınarak verilmeli: “Tiyatronun asıl amacı ne kadar çok seyirciye ulaştığınla ilgilidir, daha fazlasına ulaşabilmek için bu imkanın sağlanması gerek… Çünkü sen benim önümü açtığın zaman zaten kestiğim her bilet başı devlete vergimi ödüyorum.”
‘Hamlet’le ödülü alır geliriz’
Beşikçioğlu’nun, pandemi günlerinde diziler dışında imza attığı bir proje daha var. Kaan Müjdeci’nin Britanyalı şair ve oyun yazarı William Shakespeare’in ‘Hamlet’inden uyarladığı dizi. Sonbaharda Gain’de yayınlanacak yapımı sorduğumda, sadece dizilere odaklanan Series Mania’da yarışacağına atıfta bulunarak, “Hamlet çok güzel oldu. Ödülü alır geliriz” dedi.
Onlarca dizi arasından uluslararası yarışmaya aday olarak seçilen yapımı şöyle anlattı: “Türkiye’nin Shakespeare’e bakışı, onun adaptasyonu gerçek bir olay üzerinden hareketle anlatılması bence çok değerli… Başlarken de o değerin farkındayım neticede Kaan Müjdeci güzel iş çıkartmış. Bir iki sahnesine baktım; seyrettirmedi.”
Çekimleri Büyükada’da yapılan dizi çalışması için, “Dış etkilerden uzak bir zaman geçirmek iyi geldi” diyen Beşikçioğlu, adaya yerleşmeyi bile düşünmüş.
Konuyu oyun, metin seçimlerine getiriyorum… Son iki örneğin biri ABD’li yazar Ray Bradbury’nin, kitapların yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünenlerin yok edildiği bir gelecekte gelecekte geçen romanı ‘Fahrenheit 451’den aynı adla uyarlanan oyun. Diğeri, Nikolay Gogol’ün ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’nden uyarlanan oyun. Burjuva sınıfından bir kıza aşık olduğunda, “Şimdi de genel müdürün kızına mı musallat oldun, sen bir hiçsin” denerek aşağılanan ‘yedinci dereceden devlet memuruyken’ kendisini ‘İspanya kralı’ olarak görmeye başlayan memurun psikolojisini anlatan eser.
‘Yanıt aramaları bu işi yapma amacımız’
“Toplumsal etkleşimler çok önemli bizim için. ‘Daha fazlasına bilmesine gerek yok’ diyen sisteme karşı o eserdeki (Fahrenheit) distopik anlatım. Farkındalık yaratma, çıkınca ne seyrettiğini sorguladığında günümüzde karşılığını bulacak yanıtları araması bizim bu işi yapma amacımız” diyen Beşikçioğlu, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’nde kendisinin komuta ettiği vinç üzerinde canlandırıyor ‘yedinci dereceden memuru.’ Pandemiye gönderme yapmak için çok kısa bir süre maske takıyor. Seyirciyle, özellikle de sahnenin iki yanında onu izleyenlerle ‘iletişim kuruyor.’
Avrupa yakasında Fişekhane’de sanatseverlerle buluşan, Anadolu yakasında da oyunlarını sergilemek için bazı tiyatrolarla görüşen Beşikçioğlu’nun durumu da ülkedeki birçok sanatçıdan, yurttaştan, iş sahibinden farksız. Sonbaharda tiyatro yapmaya devam etmek istiyor ancak bunun dünyada 4 milyonu aşkın can alan virüsün seyrine bağlı olduğunu gayet iyi biliyor: “İnşallah devam edeceğiz. Eğer önümüzde delta varyantının alfa varyantı şekilde bir değişim olmazsa tabii.“
‘Belirsizlik yaratıcı enerjiyi bitiriyor’
Belirsizliğin sanatçının üretimini, yaratıcı enerjisini bitirmesinden yakınıyor. Ekimde, “Perde” dediğinde yüzde 50 seyirci kapasitesiyle mi açacak hiç mi açacak bilmiyor. Ama, “Biz yine yatıp kalkıp halimize şükrediyoruz. dizilerimiz filan var müzisyenler ne yapacak? Onların durumu daha da beter” diyerek şükrediyor.
Aklında yeni oyun, proje de var elbet. Ama bu koşullarda onların hayata geçirilmesi de, “Halimiz nice olacak” sorusunun yanıtına bağlı. Kesin olan bir şey var, büyük prodüksiyonlar yapmak mümkün olmayacak. “Daha küçük bütçeli işler yapmak zorunda olacağız maalesef” diyor ama ona göre tiyatro bu değil. İllüzyon sanatı söz konusu olduğunda her şeyiyle beraber yapılması gerekiyor ve onu yapamayınca Erdal Beşikçioğlu çok üzülüyor.