SEÇİL TÜRESAY
secilturesay@diken.com.tr
Kadının üretime katkı sağlaması, kimseye bağımlı olmamasının önemi tartışılmaz. Elbette çalışan çok sayıda kadın var. Ama üretim fabrikayla, ofisle sınırlı değil. Evde de mümkün. El işi konusunda zengin olan bu toprakların kadınları evde üretim konusunda çok yetenekli. Büyüklerin dantel, oya, Antep işi geleneğini sürdüren de var son zamanlarda ‘in’ olan amigurumi bebek, miyoki tekniğiyle bileklik yapan da.

Çoğunluğu sosyal medya üzerinden satıyor yaptıklarını. Tüketiciyle buluşabilecekleri diğer önemli mecralar kermes ve pazarlarda ise tezgahlara para ödemek zorundalar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) çatısı altındaki İstanbul Gönüllüleri’nin açtığı ‘kadın emeği pazarları’ ücretsiz stand açma olanağı sağlıyor. İlk olarak 2020 sonunda yılbaşı kermesi tadında Beşiktaş ilçesinde kurulan pazarın adresi geçen ay Üsküdar ve Sarıyer’di. Şimdi ise yine Beşiktaş Meydanı. 28 Haziran’da başlayan 11 Temmuz’a kadar sürecek pazar sabah saat 11:00’den 20:00’ye kadar açık. Amaç kadının el emeği göz nurunu değerlendirmek, aracı olmadan üreticiden tüketiciye satış yapılmasını sağlamak.
Perşembe günü yolunu tuttuğum pazarda girişte İstanbul Gönüllüleri’nden öğrendiğime göre talep o kadar çok ki başvuru açılınca 10 dakika içinde 1700 kişi başvurmuş. O nedenle daha önce katılmayanları seçiyorlar. 64 standları var. Üretici kadınlar ise iki günde bir önlük ve standları devrediyor yani her üretici iki gün kalıyor. Böylece 450’ye yakın kadın ürettiğini satışa sunma fırsatı buluyor. Gelecek haftaki adres Çekmeköy. Sonrası için takvim henüz belli değil.
Standları gezerken birbirinden renkli amigurumi (tığla sık iğne tekniği kullaılarak yapılıyor) bebekler, yemeniler, keçeden melekler, ahşap tepsiler, yemeniler, sofra örtüleri, lavanta torbaları, mumlar, dantel yelekler ve daha nicesini gördüm. Renk cümbüşünün arasında turlarken konuştuğum üreticilerin hepsi memnundu halinden. Bu pazarda ilk kez stand açmışlardı hatta bazıları ilk kez bir pazarda yer almıştı.
Stand ücretlerinin yüksek olduğundan yakınıp, bedava stand açılmasının güzel bir imkan olduğunu söyleyerek teşekkür ettiler. Bir de ortak talepleri var. Bu pazarların sayılarının artırılmasını -bu aynı anda birkaç ilçede kurmakla ya da daha sık düzenleyerek olabilir onlara göre- istiyorlar. Ve, mümkünse turistik yerlerde de olmasını.
Konuştuğum kadınların profillerine gelince.. tek tek yaş vermeyeceğim ama 20’li yaşlarda olan da var 60’larında olan da. Kimi çocuğu olunca işi bırakmış bu işlere başlamış, kimi emeklilik sonrası kimi de hiç sigortalı işte çalışmamış ama evde üreterek aile bütçesine katkı sağlamayı seçmiş. Atanamamış öğretmenlere ise ayrıca vurgu yapmak istiyorum! Ne güzel ellerinden geliyor ve atansalar ellerinden geldiğince yine devam edecekler el işi göz nuru ürünler üretmeye ama mesleklerini yapmak da bir o kadar önemli onlar için.
Hepsiyle konuşamasam da, “Hepsinin emeklerine sağlık” diyerek bazılarıyla konuştuklarımı, öykülerini aktarayım…
İlk durağım Esenler’de yaşayan harita teknikeri Münevver Ercenk’in standı (üstte), yedi-sekiz yıl mesleğini yaptıktan sonra çocuğu olunca evde üretime geçmiş. İki çocuk annesi Ercenk İSMEK (İBB’nin sanat ve meslek eğitimi kursları) ve Halk Eğitim Merkezleri’ne gitmiş. Ahşap tepsi, kutu ve amigurumi yapıyor. Baykuşlu, bebekli, çini desenli tepsileri insanın içini açıyor. Balkonunu atölyeye çeviren Ercenk’e göre el işi ve el sanatlarıyla uğraşmak terapi gibi. Kazancına gelice ise ‘akmasa da damlıyor.’ “Burada tuvalet, yemek, çay her şeyimiz var” diyen Ercenk’in ilk pazar deneyimi.

Deri çanta yapan Yeşim Yönel de ‘İSMEK çıkışlı.’ İktisat mezunu, dört yıldır çanta üretiyor ve ben incelerken özellikle altını çiziyor: “Kendim elde dikiyorum makine dikişi yok.” Diğerleri gibi satış için ağırlıklı olarak sosyal medyayı kullanıyor ve turistik yerlerde pazar kurulmasını istiyor.

Edebiyat öğretmeni Melek Bodinli Çeker mesleğini bir yıl yapmış ve bırakmış. En ilginç standlardan birinin sahibi. Vegan ya da diğer adıyla soya mumu yapıyor. Başka deyişle mumlarda hayvansal ürün kullanmıyor. “Parafin kullanmıyorum soya mumu kullanıyorum. Boyalarım da vegan” diyen Çeker’e, “Peki siz vegan mısınız” diye sorduğumda, “Daha o seviyeye gelemedim vejetaryenim” diyor. Çilekten balkabağına birbirinden değişik mumların tasarımı da ona ait.

Bir yıl önce denemek amacıyla başladığını söyleyen Funda hanım beton tozundan üreettiği saksılara kaktüs dikip süslüyor. Ayrıca, çakıltaşlarını boyayarak renk kattığı ahşap aksesuvarlar yapıyor. Kapı süsleri, askılar ve fazlası…

Geçmişte kermeslere ve Şişli’de kurulan pazara katıldığını anlatan Melek Keçin’e diktiği lavanta torbaları, tığla ördüğü bardak altlıklarından kazanç sağlayıp sağlayamadığını sorduğumda, “Çok az sağlıyor. İleri götürmek istiyorum. Böyle pazarlar çoğalırsa belki olur” diyor.

Kermeslerdeki en uygun stand ücretinin masa için 200 lira olduğunun altını çizen Dilek Cömert, “Kazamasan da o parayı ödüyorsun. Burada 30 liralık bile satsan cebne kalıyor. Hele bu dönemde sıcak, nakit paraya herkesin ihtiyacı var” diyerek sunulan hizmeti övüyor. Runner, örtü, mutfak önlüğü, plaj elbisesi diken Cömert, 5,5 yıl bir fimada çalıştıktan sonra çocuğu rahatsızlanınca bırakmış. Hem aile bütçesine katkı sağlıyor hem de birçok kadın gibi bu işi ‘terapi’ olarak görüyor.

Miyoki tekniğiyle (kasnakta minik boncuklarla motif çıkarılarak örülüyor) bileklikler, kristal boncuklardan yaptığı, makrameden ürettiği takıların süslediği tezgahın sahibi Hülya Demirhap. Emekli olmuş beş yıl önce ve hem hobi hem de ek gelir olsun diye başlamış bu işlere. O da diğerleri gibi turistik, işlek yerlerde pazarların artmasını istiyor ve özellikle de Adalar’ın çok iyi bir seçenek olduğunun altını çiziyor.

Rotamı, tepesinden keçeden melekler sarkan tezgaha çeviriyorum. Sadece melek değil sabun ve periler de var! Sahibi Cansu Akın 27 yaşında, ataması yapılmayan bir tarih öğretmeni. Küçüklüğünden beri elinin bu tür işlere yatkın olduğunu söylüyor. Keçe işini YouTube’dan öğrenmiş.

Bir sonraki adresim, amigurumi tekniğiyle yapılan onlarca güzel bebeğin, hayvan figürünün olduğu stand. Halk Eğitim’de kursa gidip işi erbabından öğrenen Melek Banu Dinleten 46 yaşında, yıllarca bir mağazada çalışmış. Prim günü dolmuş yaş bekliyor yani emeklilikte yaşa takılanlardan. O da çok büyük gelir elde etmese de ‘bazı açıkları kapattığını’ söylüyor.

Son durağım çevreci bir stand. Özlem Ergül, kağıt sanatının örneklerini sergiliyor. O da ataması yapılmayan bir öğretmen, el sanatları öğretmeni. “Milletin attığı dergi ve gazeterlere yeniden hayat veriyor” kendi deyişiyle. Böylece geri dönüşüm de yapmış oluyor. Atık kağıttan küpe, bardak altlığı, kalemlik, ayna süslemesi ne ararsanız var! Kermes ve diğer pazarlara da katılan Ergül, en pahalısının alışveriş merkezlerinde kurulan tezgahlar olduğunu vurguluyor. “Üç dört gün için 2-3 bin liraya çıkabiliyor” diyen Ergül, kendi ürettiklerinin beğenilmesinin mutlu ettiğini söylüyor.
Sıcak, insanların tatile çıkmış olması, haberdar olmaları gibi nedenlerden dolayı olduğunu düşündüğüm pazarın fazla kalabalık olduğu söylenemez. Saat 18:00’de çıkarken saat 15:00’te girdiğimden daha çok gezen vardı. Gezenler de iyi bir düşünce olduğu konusunda hemfikirdi. Bir kısmı pazarların akşam saatlerinde kurulmasının en azından yaz ayları için iyi bir fikir olacağını söyledi.
Pazarda canlı müzik de var. Her gün akşamüstü farklı iki grup çalıyor. Ben, “Gypsy müzik yapıyoruz” diyen Romisi Çavo ve arkdaşlarına denk geldim. Roman havasını duyanların ve oynamaya gelenlerin pazarı gezip üreticilere katkı sağladığını umuyorum!