İlmi iktisattan nasibini almamış Osmanlı devlet adamları da “yurt içinde mal arzını artırıyoruz” böylece fiyat artışlarını (enflasyonu) önleyip “tüketiciyi (kapıkulunu diye okuyun) koruyoruz” diye, bir yandan sürekli dış borç alarak kuru baskılamış, diğer yandan ithalattan alınan vergileri düşürüp ihracata vergi koymuştur. Bu inanılmaz uygulama yerli üretici ve ihracatçılara cehennem hayatı yaşatırken, ülkeyi bir ithalatçı acenteleri cenneti yapmıştır.
Zannetmeyin ki ülkemizde iktisat anlayışı değişmiştir. Seçimi kaybeden muhalefetin halka en büyük vaadi dışarıdan “300 milyar dolar” getirmekti. Hatta dediğine göre getirmişti. Seçimi kazanan iktidarın ilk icraatı da yurt dışından borç para bulabilecek biri New Yorklu, diğeri Londralı iki Müslüman finansçıyı ekonominin başına getirmek olmuştur. Amaç döviz kazanmak değil ülkeye döviz getirmek olunca yöntem borç almak oluyor.