Aynı doğal ve beşeri zenginliklere sahip iki toplumun iktisadi gelişmişlik düzeyleri arasındaki fark, ahlak seviyeleri arasındaki farka eşittir.
Hemfikir olunması zor, çok ağır bir hükme vardığımın farkındayım. 85 yaşındayım ve böyle düşünüyorum.
İktisadi gelişmişlik “kişi başına milli gelir”, “eşitlikçi gelir dağılımı”, “düşük enflasyon”, “düşük işsizlik” ve “döviz dengesi” gibi ekonomik metriklerle ölçülüp sıraya konabilir. Ancak hükmün içindeki kilit kavram ahlaktır. Bunun tanımını da hükmün sorumlusu olarak benim yapmam gerekir.
Ahlak, bireyin kişisel çıkarını azamiye çıkarmaya çalışırken, diğer bireylerin ve toplum genelinin çıkarlarına halel getirmeyecek şekilde davranmasını sağlayan yasaklar manzumesidir. Dikkat edilirse, bu tanımda bireylerin çıkarlarını azamileştirmeye çalışması doğal, makbul ve ahlaki bir davranış kabul ediliyor. Ahlaksızlık, bunu üçüncü kişilerin ve toplumun genelinin (ikisi aynı şey değil) çıkarlarına halel getirme pahasına yapmaktır diyor.
Max Weber, kapitalizmle iktisaden kalkınmış milletlerin, ortak özelliğinin Protestan ahlakından doğan “püritenlik” olduğunu ileri sürmektedir.
Püritenlik dini bir kavram değil, bir yaşam tarzıdır. Çalışkanlık, dürüstlük, yardımseverlik, faydacılık, akılcılık, sade yaşama ve tevazu demektir. Bunların hepsi yüksek ahlakın değişmez bileşenleridir. Tanrı kullarından bundan başka bir şekilde davranmalarını istemiş olamaz.