Darbe girişimi sırasında, Genelkurmay başkanlığındaki faaliyetlerle ilgili ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyeleri dahil 221 sanığın yargılandığı ‘çatı davası’nda ifade veren dönemin 4. Ana Jet Üs (Akıncı Üssü) komutanı tuğgeneral Hakan Evrim, “Bu darbe girişimi son derece amatörce planlanmış, mantık dışı, TSK teamüllerine aykırı bir garabetler manzumesidir” dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar’ın, darbe gecesi Evrim’in, kendisine Gülen Cemaati lideri Fethulla Gülen’i kastederek, “Dilerseniz sizi kanaat önderimizle görüştürürüz” dediğini aktarmıştı.
DHA’nın haberine göre sanık tuğgeneral, darbe girişimini ‘son derece amatörce planlanmış, mantık dışı, TSK teamüllerine aykırı bir garabetler manzumesi’ diye tanımladı.
Savunmasına TSK’daki kariyerini ve yaptığı kritik görevleri anlatarak, başlayan sanık Evrim, üzerine atılı suçları kabul etmediğini belirterek, şunları söyledi: “15 Temmuz’da MİT 14.00-15.00 sıralarında darbe yapılacağına ait istihbarat alıyor. Genelkurmay başkanı saat 17.00 sıralarında durumdan haberdar ediliyor. Personelin birliklerinden çıkmama veya tüm personelin birliklerine çağrılma mesajı çekilseydi önlenebilecek darbe girişimi, gereken birkaç basit önlem alınmadığı için önlenmiyor. Önlenemediği gibi bir sürü yurttaşımız yaşamını yitiriyor ve yaralanıyor. Darbe ihbarı 14.00 sıralarından alınmasına rağmen cumhurbaşkanı eniştesinden, Genelkurmay başkanı iddianameye göre Mehmet Dişli’den, diğer komutanlar kendilerini derdest edenlerden öğreniyor. Bu nasıl iştir?”
Sanık tuğgeneral Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu’nun iddianamedeki ifadesine de yer verdi: “O gün bir düğüne katılmak maksadıyla saat 19.30’da İstanbul’da otele vardıklarını, emir subayı ve araç sürücüsünü gönderdiğini, bunu da güvenlik önlemleri kapsamında darbeciler tarafından tesirsiz hale getirilmemek için, emir subayının düğünde kendisine refakat etmediği izlenimini hainlere vermek için yaptığını belirtmiştir. Yani Deniz Kuvvetleri komutanı darbe yapılacağını saat 19.30’da bildiğini, üstelik iddianameye göre, ertesi gün saat 03.00’da yapılması planlanan darbenin öne çekileceğini de itiraf etmiştir. Bu ifadeler en masum ifadeyle darbenin bilindiğinin ve önlenmediğinin kesin kanıtıdır. Deniz Kuvvetleri komutanının davet edilerek huzurda dinlenmesi gerekmektedir.”
Adil Öksüz’ün ‘Hava Kuvvetleri imamı’ olduğunun iddia edilmesine rağmen darbe sabahı bırakılmasını sağlayan kişiler hakkında neden yedi ay sonra işlem yapıldığını ve komutanları izleyen istihbarat birimlerinin bu kişiyi neden izlemediğini soran Evrim, TBMM Darbe Komisyonu’nun siyasilerin gölgesi altında kaldığını ileri sürerek, “Ben şahsen orada ifade vermeyi çok isterdim. Keşke davet edilseydim” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım’ın 15 Temmuz gecesi bir televizyon kanalının canlı yayınındaki ‘bir kalkışma olduğunu, devletin emanet ettiği silahları vatandaşa karşı kullanan bir takım gruplar olduğunu, bu grupların kim olduğunu, amaçlarını kısa sürede anlayıp, gereğini yapacağını’ söylediğini hatırlatan sanık tuğgeneral, şöyle devam etti: “Sayın Başbakan bunu saat 23.02’de söylüyor. İddianamede de aynısı var. Başbakan bunu söylediği anda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı darbeye teşebbüs eden askerler hakkında soruşturma başlatmıştır. Bu sırada eminim sayın Başbakan daha cümlelerini bitirmemişti. Ankara cumhuriyet başsavcılığımız saat 23.05’de süper hızla, ışık hızıyla soruşturma başlatmıştır. Darbeye teşebbüs edenler arasında emniyet güçlerinin olmadığını biliyorlardı ki sanırım sadece askerler hakkında soruşturma başlattılar. Gece yarası devlete ve belediyeye ait inşaat kamyonları, üstelik kasalarında kum dolu bir şekilde Etimesgut Zırhlı Birlikler Komutanlığı nizamiyesi önünde, askeri bir düzen içerisinde, tankların geçişine izin vermeyecek bir şekilde yer aldılar. Ertesi gün HSYK FETÖ’cü hakim ve savcıların durumunu görüşmek üzere olağanüstü toplanmıştır. Sabah saatlerinde gözaltı listeleri yayılmıştır. Askeri personelin telefonlarına birliklere katılım mesajı gönderilmiş, yurt dışına çıkış yasağı konulmuştur. Önceden hazırlık yapılmadan bu kadar hızlı nasıl reaksiyon gösterildiği yorumunu takdirinize bırakıyorum.”
Evrim, TSK’nın iddianamede belirtilenin aksine FETÖ ile mücadeleye devam ettiğini belirtti: “Siyasiler ancak 17-25 aralıktan sonra TSK çizgisine gelebildi. Bu tarihten sonra TSK personelinin hukuksuz şekilde fişlendiği, darbenin bilinmesine, haber alınmasına rağmen, engellenmediği, darbe girişimi sürerken ve hemen sonrasında teamüllerin çok üzerinde bir süratle darbeye karışan, karışmayan, her kesimden ve meslekten yurttaşımıza karşı işleme başlandığı ve iddianamelerde bir tek siyaset ayağının eksik kaldığı ve bu davalardaki tüm askerlerin aynı suçtan yargılanmasının makul olmadığını dikkatinize sunuyorum.”
Askeri yönden tecrübelerine dayanarak, darbe girişimini değerlendireceğini anlatan sanık tuğgeneral, mesleği boyunca kriz ve savaş durumu anlarında önemli planlamalarda bulunduğunu belirterek, şunları söyledi: “Tüm meslek hayatım boyunca kazandığım deneyimlere dayanarak bu darbe girişimi son derece amatörce planlanmış, mantık dışı, TSK teamüllerine aykırı bir garabetler manzumesidir. Öncelikle TSK’nın bugüne kadar yaptığı planlamaların dışında yapılan bir planlama olduğu aşikardır. Örneğin Esenboğa Havalimanı’nın kontrol altına alınmadığı bir planlama, İstanbul’daki havalimanlarının kontrol altına alınmaya çalışılması anlamsızdır. İstanbul’daki köprülerden sadece birinin tek yönlü kapatılması TSK’nın hedef seçim prensipleriyle asla ve asla örtüşmemektedir. Zaten seçilen hedeflerin, yapılan hamlelerin zamanlama yönüyle amacı gerçekleştirmeye hizmet etmediği, olayın başarılı olmasına katkı yapmadığı da görülmektedir. Darbeye akşam saatlerinde başlanması da bunun ne kadar amatörce yapıldığının, planlandığının ve uygulandığının bir göstergesidir. İnternette bile sorguladığınızda görebileceğiniz darbe planları varken, böylesine acemi bir darbe girişimine akıl erdirmek gerçekten çok zor.”
Yapılan planlamanın TSK’nınkiyle uyuşmadığını tekrarlayan Evrim, şöyle devam etti: “İddianamede belirtilen planlama metodolojik olarak yanlıştır. Zaten en başından bilerek ya da bilmeyerek yapılmış yanlışlar nedeniyle her açıdan başarısız olmak için yapılmış bir darbe izlenimine yol açmıştır. Nitekim emekli orgeneral Işık Koşaner, TBMM Darbe Komisyonu’na verdiği ifadesinde, son derece acemice planlanan bir darbe girişimi olduğu görüşünü aktarmıştır. TSK’nın normal planlama usullerine bağlı kalınsaydı, makro seviyeden mikro seviyeye doğru bir planlama yapılır, mevcut imkanların tümü kullanılır, alternatif tarzları belirlenir ve harekat vazifeyi yerine getirecek şekilde icra edilirdi. Ancak en başta bilerek ya da bilmeyerek yapılan hatalar tüm icra safhasına yansımıştır. İddianameye göre TSK personelinin yaklaşık yüzde 10’u kullanılmış ve başka çare kalmadığı için son çare olarak yapıldığı belirtilmesine niçin yeterli sayıda personel kullanılmamıştır. Yine emniyette ihraç edilen tutuklanan FETÖ’cü olarak iddia edilen kişiler neden kullanılmaz ki? Her ne olursa olsun bu darbeyi planlayan herhangi bir TSK personeli bu hataları yapmazdı.”
Sanık tuğgeneral, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki komutanların en az yarısının o gece düğünde olduğunu iddia etti: “Bu katılımcı komutanların çoğu şu an tutuklu. Üst komutanlarının ise bildiğim kadarıyla tamamı tutukludur. Eğer bu komutanlar, bu generaller FETÖ mensubu iseler o gece neden düğüne katılmışlardır ki? Darbe yapacak bir örgüt neden kullanacakları uçakların bulunduğu üst komutanlarının birliklerinde olmasını planlamaz ki? Görüldüğü gibi hem planlama sistematiği hem de hem de planlamada kullanılan personel sayısı yönüyle son derece acemice, TSK sistematiği ve teamülleriyle bağdaşmayacak hususları dikkatinize sunuyorum.” dedi.
Evrim, ayrıca darbenin merkezi olan Ankara’da kullanılan zırhlı araç sayısının da mantığa sığmadığını sözlerine ekledi.
Komutanların yaptığı hataların aynısını sivillerin de yaptığını söyleyen sanık tuğgeneral şunları söyledi: “Gece yarısı Etimesgut Zırhlı Birlikler Tümen Komutanlığının nizamiye çıkışına belediye ve devlet kurumlarına ait iş makineleri, kasalarına ağırlıklar yüklenerek darbenin başlamasından hemen sonra muhteşem bir süratle park ediliyor. Böylece buradan çıkacak olan 5-6 tankın çıkması engelleniyor. Ancak siviller de askerler gibi 28. Mekanize Tugayı’nın darbede kullanılacağını atlıyor. Buradaki zırhlı araçların darbede kullanılacağını öngöremiyorlar. Aynı hatanın hem askerler hem de siviller tarafından yapılmasını sizin taktirinize bırakıyorum.”
Evrim uçakların Meclis’i, emniyet müdürlüğünü ve kavşakları bombalamasının darbeye ait hedeflerin ele geçirilmesi amacına ve vazifenin başarılmasına hizmet etmediğini dile getirdi: “Meclis binasının neden bombalandığını anlamak mümkün değildir. Sadece bu binayı yıkmak için bile yaklaşık 35-40 adet F-16 uçağının kullanılması gerekir. Kaldı ki meclis sabaha karşı darbenin başarısız olduğunun anlaşıldığı saatlerde bombalanmıştır. Dolayısıyla darbede kullanılan F-16 sayısı, bombalanan hedefler, bombalama zamanları dikkate alındığında F-16 uçaklarının darbeden ziyade kamuoyu oluşturacak şekilde kullanıldıkları anlaşılmaktadır.”
Sanık tuğgeneral, savcılık ifadesinde de, ‘FETÖ/PDY’ ile kesinlikle bir bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek, “Darbe girişimi olduğunu, tanımadığım silahlı grubun beni rehin almasından sonra televizyonlardan öğrendim. Beni silah zoruyla tehdit ettikleri için taleplerini yerine getirdim. Olay dilimi içerisinde kaçabileceğim, başkalarına haber verebileceğim bir durumum yoktu” demişti.
Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampusü’ndeki Ankara 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 16 Haziran’a kadar sürecek.
İsmi ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyesi olarak geçen sanıklar için 2 bin 988’er kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası isteniyor.
Dosyada 200’ü tutuklu, dokuzu tutuksuz, 12’si firari olmak üzere toplam 221 sanık yer alıyor. Asker sanıklardan biri orgeneral, üçü korgeneral, dördü tümgeneral, 16’sı tuğgeneral, üçü tuğamiral, 26’sı albay, 27’si yarbay, 37’si binbaşı, 21’i yüzbaşı, diğerleriyse daha alt rütbeye sahip.
Bunlar arasında eski cumhurbaşkanı başyaveri Ali Yazıcı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar’ın eski emir subayı Levent Türkkan ve başbakanlık özel kalem görevlisi Muhammet Uslu da var.
Sanıklar arasında öğretmen, memur ve esnafın bulunduğu 12 sivil de yer alıyor.
Cumhurbaşkanına suikast de suçlamada

Fotoğraf: Reuters
Sanıklar hakkında ‘Anayasa’yı ihlal’, ‘cebir ve şiddet kullanarak TBMM’yi ortadan kaldırma girişiminde bulunma’, ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’, ‘silahlı terör örgütü yönetmek ve üyesi olmak’ suçlamalarının yanı sıra diğer davalara ilişkin ‘cumhurbaşkanına suikast’, ‘250 kişiyi şehit etme’, ‘2 bin 735 kişiyi öldürmeye teşebbüs etme’ ve ‘üst düzey komutan ve devlet yöneticilerinin hürriyetini sınırlama’ suçlamalarından da ölenler ve mağdurların sayısınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Davada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ‘mağdur-müşteki’, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ise ‘mağdur’ olarak yer alıyor.