MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Radyasyon onkolojisi uzmanı Dr. Tayfun Hancılar, “yüzde hafif bir gülümseme yaratabilmek için” mizah kitabı yazdı. En zor anlarda dahi gülümsemeyi tercih ettiğini söyleyen ve denemeleriyle bir nebze de olsa başkalarını güldürmek isteyen Hancıların kitabının adı bildik: Doktordan Az Kullanılmış.

Hancılar 32 yıllık radyasyon onkoloğu. Yani kanser hastalarının tedavisiyle uğraşıyor, ışın tedavilerini uyguluyor. Sadece hekimlik yapmıyor. Müzikle profesyonel olarak uğraşıyor. Yavuz Top’tan halk müziği, Timur Selçuk’tan batı müziği eğitimi aldı. Besteler yapıyor, söylüyor, konserler veriyor. Dört albüm çıkardı, çok sayıda tekli çalışma yaptı. Müzik tutkusu ve yeteneğini hastaları için de kullanıyor. Meme kanseri tedavisi görmüş dokuz kadınla aynı sahnede şarkı söyledi. Arkasından önde gelen onkoloji uzmanlarıyla birlikte, söz ve müziği kendisine ait “Yalnız Değilsin” şarkısını kanser hastalarına destek amacıyla seslendirdi.
Tedavisi tamamlanan kanser hastalarına yeni hayatlarında rehberlik etmesi için “Kanser Bitti! Ya Şimdi” adlı kitabını 2021’de çıkardı. Bu yıl da genişletilmiş ikinci baskısı raflara geldi. Hancılar bu kitabıyla tedavisi tamamlanan hastalara yeni hayatları için rehberlik ediyor.
İkinci kitabı
Röportajımızın da konusu olan ikinci kitabıysa ilkinden çok başka. Hancıların bu kez amacı okurunu güldürmek! Hancılar ‘Doktordan Az Kullanılmış’ kitabıyla hayata bakışı ve yorumlayışını, güldüğü şeyleri ve belki de şu aralar en çok eksikliğini hissettiğimiz neşeyi paylaşıyor. Kitapta hala güldüğü anıları da var, mizahla yorumladığı ilgili bazı araştırma sonuçları da. Hayata farklı açılardan, bazen meselenin arkasından dolaştırarak baktırıyor.
İlk kez mizah yazan Hancıların bu konuda iddiası ya da edebi derdi yok: “Niyetim bu saatten sonra Türkiye’nin en büyük yazarı olmak değil. Kendimi eğlendirmek için yazdım. Okuyan da eğleniyorsa ne mutlu bana. Türkiye mutsuzluk sıralamasında ön sıralarda. Ben de 32 yıllık bir onkolog olarak, yapabildiğim kadar mutsuzluk yerine gülümsemeyi tercih ettim. Bu kitabı hafif bir gülümseme yaratabilmek için yazdım. İlk on sayfayı okuyup kendinizi mutlu hissediyorsanız devam edin. Baktınız çok sarmadı, sevmediğiniz bir arkadaşınıza hediye edin!”
Onkoloji gibi tıbbın belki de en zor ve duygusal olarak yıpratıcı alanında çalışan, binlerce hastaya dokunan Hancılar, “Bizim iyileşen hastamız da iyileşmeyen hastamız da maalesef içinde can sıkıntısını taşıyan insanlar. Yıllardır bu insanları tedavi ediyoruz, onlarla görüşüyoruz. Doğal olarak dinlediğimiz bütün öyküler böyle. Ben kendimi biraz suyun yüzünde tutmak istiyorum. Öbür türlü onkoloji insanı aşağı çekmeyi seven bir dal” diyor.
Hancılar hekim olması sebebiyle okurların kitapta yazılanları ciddiye almaya meyilli olduklarını anlatıyor: “Yaşım 60. Türkiye’nin mutlu dönemlerini ben pek görmedim. Arkamıza yaslanıp da İsviçreliler gibi en büyük problemimiz, şehirdeki bir ağacın yerinin değiştirilmesini tartışmak olmadı. İnsanların haklı olarak bütün dertleri geçim. TV’yi açıyorsunuz ağlamalı diziler, gazeteleri açıyorsunuz bir felaket, twitter’dan hiç bahsetmeyeyim. Bir gün aralıksız izleyin Boğaz Köprüsü’nden (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) atlamaya kalkarsınız. O kadar kötü her şey. Dedim ki, hiçbir şeyin ciddiye alınmadığı, tamamen halk arasında ‘geyik’ diyorlar ya böyle bir kitap yazayım. Okuyan insan bir gün olsun tüm bu karmaşadan sıyrılsın.”
‘Canınız sıkıldığında alın, okuyun’
Yazdıklarının pek çoğu üzerine kitapların yazıldığı mevzular. Hancılar Seks Ömrü Uzatır mı?, Aşkın Ömrü Kaç Yıldır? (aşkın lale, duraklama, gerileme dönemleriyle birlikte), Sigara İçtim Ama İçime Çekmedim, Bilimsel Yollarla Kadın Nasıl Etkilenir?, Eşiniz Cimriyse Ne Mutlu Size gibi başlıklar altında bu mevzuları mizahla yeniden yorumluyor. Hancılar, “Kitabı keyifliyken okumayın derim. Canınız sıkıldığında alın ve okuyun. O anlık değişikliği yaşayın” diyor.
Hancılar hepimizin sınırlı bir ömrü olduğunu ve istediğimiz gibi yaşayabileceğimizi söylüyor: “Çok kötü, bedbaht, üzülerek, sürekli kuruntularla yaşayabilir ya da mümkün olduğunca daha neşeli. Çok hüzünlü şeyler konuşmayı sevmem. Bulunduğum ortamların eğlenceli olmasını tercih ederim. O yüzden yaşıtım arkadaşlara takılırım, sizinle dolaşmak istemiyorum insanın içini karartıyorsunuz diye. Eğer ben mutlu oluyorsam mutlaka başkalarına da geçeceğine inanırım.”
Yaptığı işi, radyasyon onkolojisini kendi deyimiyle ‘dehşetle’ seven Hancıların, tüm günleri kahkahalarla, şen şakrak geçmiyor elbette. Ama o tatsız deneyimlere takılmıyor: “Tamam yaşandı, oldubitti, uzatmanın bir anlamı yok. Canınızı çok sıkan şeyler oluyor, bir hafta on gün kendinizi toplayamıyorsunuz. Hastalarıma da aynı şeyi söylüyorum. Sonuçta kanser teşhisi almışsın, zor bir iş. 24 saat düşünmek istiyorsan, kapan git düşün. Veyahut gir toplumun içine gir, becerebildiğin kadar kanseri kendinden uzaklaştır. Aynı şey günlük yaşamımızda da geçerli. İstiyorsak her sabah kendimize 500 tane üzülecek şey bulabiliriz. Ya da üzülmek yerine, mümkün olduğunca yaşadıklarımızı bir deneyim olarak düşünebiliriz.”
Peki Hancılar en çok kimlere ya da nelere gülüyor? “Benim yaşamımın önemli bir kısmı ağır geçiyor. Bunu özel hayatımda da devam ettirmek istemem doğrusu. Cem Yılmaz’a aralıksız gülerim. Sosyal medyada komikleri takibe alıyorum. Anneme çok gülerim. Annem Selanikli ve aslında çok ciddi bir kadındır. Ciddiyeti beni çok güldürür. Babam da çok eğlenceli, komik bir adamdı.”

Kitaptan muzip notlar
Aşağıda okuyacaklarınız kitaptan birkaç not. Hancıların yazdığı gibi, ciddiye alıp uygulamanız için değil, gülümsetmek için:
*Seks ömrü uzatır mı? Evet, uzatır. Ama kadınlar bunu öğrenir ve erkekler üzerinde baskı oluşturur korkusu ile fazla dillendirilmemektedir. Bu konuda en önemli kanıt damızlık olarak kullanılan hayvanların diğerlerinden daha uzun yaşamaları. Şimdi bazı kötü niyetli kişiler, “Damızlık hayvanlar tek eşli değil,” diyecekler. Siz onlara kulak asmayın! Düzenli seks özellikle immün sistemi güçlendiriyor.
*Kadınlar neden daha uzun yaşar? Bana sorarsanız öncelikli neden, kadın ve erkek zekâsı arasındaki fark. Mutfaktaki tüpün kaçak yapıp yapmadığını çakmakla kontrol eden epey erkek biliyorum. Hiçbir kadın böyle bir şey yapmaz, yapacaksa da kocasını çağırıp ona yaptırır.
*Kadınlar kaslı erkek sevmez! “Kaslı erkeklerden hiç hoşlanmam, hayalimdeki vücut aynı seninki” diyen bir sevgiliniz mi var? Aman dikkat! Sevgiliniz size yalan söylüyor diyemeyiz tabii ki ama tatlı bir kandırmaca içinde diyebiliriz. Nereden biliyorsunuz derseniz, kendi kız arkadaşımdan ve elbette bilimsel araştırmalardan. Griffith University’de yürütülen bir araştırmada, bir grup kadına yüzü görünmeyen erkek vücutlarının fotoğrafları gösterildi. Fotoğraflardaki vücutları fiziksel çekicilik ve güç açısından 1’den 5’e puanlamaları istendi. Acı ama gerçek, araştırmaya katılan 160 kadından biri bile, evet yanlış duymadınız, biri bile az kaslı vücutları daha çekici bulmadı.
*Erkekler biraz geç anlar! Bu bir şaka değil, inanın gerçek. Yapılan bir araştırmada erkek beynindeki sinir bağlantılarının, beynin aynı lobundaki ön ve arka tarafları arasında, kadın beyninde ise sağ ve sol loblar arasında dizildiği gösterilmiştir. Yani erkekte, beyindeki yol biraz uzundur, çetrefillidir. Bu da bize, erkeğin olayları neden geç kavradığını anlatır. Kadın beyni izlediği dizideki olayları daha ilk sahneden anlarken, erkek beyni maçtaki pozisyonun penaltı olup olmadığını dokuz ayrı kanalda, dokuz ayrı açıdan izleyerek ancak anlayabilir. Televizyondaki spor yorumcuları aynı pozisyonu 50 kez, “Oynat Uğur, geri al Uğur” diyerek izleyip anlamadığı hâlde, Müge Anlı koca cinayeti bir programda çözebilmektedir.
*Aşk, “Seni seviyorum” ile uçuşa başlar. “Beni seviyor musun?” ile inişe geçer. “Beni artık hiç sevmiyorsun” cümlesine verilen, “Olur mu hayatım? Elbette seviyorum, şu böreği uzatır mısın?” ile terminale yanaşır.
*Aşkta heyecan ve enerjiyi veren hormon dopamindir ve bitter çikolata yediğinizde yükselir. Haber kanalları izlemeye başlayan erkeğe yoğun bir bitter çikolata kürü uygulanırsa, geçici olarak tekrar müzik kanallarına geçiş yapabilir. Evde bulundurmakta büyük fayda var.
*Kadın ilgisini çeken bir konu olunca gözlerinizin içine bakıp, kafasını hafifçe sola yatırabilir, işte o zaman doğru yoldasınız, konuyu uzatın, detaya girin. Çok zor geldiğinin farkındayım ama dişinizi sıkın. Unutmayın, evlenince ya da kıdemli sevgili olunca bunlara gerek olmayacak.
*Cömert erkek sizi sinema öncesi şık bir restorana götürür, VIP salonda film izletir. Patlamış mısır ve dondurmanızı eksik etmez. Tutumlu erkek sizi sinemaya davet eder ama VIP salona değil normal salona bilet alır. İndirimli patlamış mısır menüsüne yönelir, yanında ekstra içecek ısmarlamaz. Cimri erkek ise sizi evde film izlemeye ikna eder. “Daha net görünüyor hayatım,” diyerek salondaki ışıkları kapatır ve patlamış mısırın çoğunu kendi yer.
*Parayla saadet olur ama sadece para saadet getirmez. Çünkü kenarda duran, harcanmayan para mutluluk vermiyor. Psikologlar yaptıkları araştırmada, ellerindeki parayı dışarıda yiyecekleri bir yemeğe, tiyatroya ya da macera dolu tatillere harcayanların, paralarını biriktirenlere nazaran daha mutlu olduklarını ortaya çıkardı.
Dr. Tayfun Hancılar kimdir?
1962 yılında Ordu Korgan’da doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini Galatasaray Lisesi’nde, tıp eğitimini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladı. 1991 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Radyasyon Onkolojisi ihtisasını yaptı ve Paris’te Tenon Hastanesi’nde “Stereotaktik Radyoterapi” konusunda üst ihtisasını tamamladı. Günümüzde “nokta atış” olarak bilinen bu tedavi tekniğinin ileri gelen isimlerinden Prof. Dr. Schlienger ile çalıştı. 1995-2011 yılları arasında İstanbul Okmeydanı Eğitim Hastanesi’nde görev yaparken birçok ulusal ve uluslararası toplantılara katılarak çalışmalarını sergiledi. 2012 yılında çalıştığı Liv Hospital’da “Intraoperatif Radyoterapi” tekniği ile tedaviler gerçekleştirdi. 2016 yılında İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesinde Radyasyon Onkoloji Bölüm Başkanı ve Başhekim olarak göreve başladı. 2021 ekiminden bu yana Pendik Medikal Park Hastanesi’nde görev yapıyor. Yanı sıra uzun yıllardır müzikle profesyonel olarak uğraşıyor.