İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, yerlerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ile Kayapınar Belediye Başkanı Keziban Yılmaz’ın makam odasında bir araya geldi. İmamoğlu burada demokraside yaşadıkları zorlukların ve darbelerin başka fırsatlar doğurduğunu söyleyerek, babasıyla yaşadığı bir anı üzerinden “Milletçe sarılın birbirinize, her şey çok güzel olacak” mesajı verdi.

Eşi Dilek İmamoğlu ile belediye binasına yoğun ilgi ve izdiham nedeniyle zorlukla girebilen İmamoğlu’nu, Mızraklı ve Yılmaz karşıladı.
Kayyımla görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, ilk sözü alarak şunları söyledi: “Aslında ‘Türkiye zor bir dönemden geçiyor’ sözü, her mülakata başlarken çok da kurduğumuz bir cümle; ama hiç kurmak istemeyeceğimiz günlerin gelmesi gerekiyor. Bunun için de yaşadıklarımızın bir bir ortadan kalkması gerekiyor. Türkiye’nin temel meselelerini çözen, umudu büyüten bir yargı olsun. Hakikaten insanların yarına daha kıvançla baktığı günlere ulaşmak için vereceğimiz mücadele var. Zor bir süreç dedik. Açıkça demokratik siyasete bir darbenin yapıldığı anları yaşıyoruz.”
Mızraklı, “Hepimizin talebi, yerel anlamda gelişkin bir demokrasi” diyerek şöyle devam etti: “Demokrasinin membaı olan yerel yönetimler başta olmak üzere, bir bütün olarak toplumun kendini daha iyi hissedebildiği yarınlara, daha umut dolu yarınlara ulaşmak. Sizlerle beraber buralarda buluşmak gerçekten bize kıvanç veriyor. Zor günlerin bir araya gelişleri çok değerlidir, unutulmazdır. Hafızalara önemli bir kazımadır. 23 Haziran’dan önce İstanbul’da umut ve azim birikmişti. Demokrasiye, demokrasinin güçlendirilmesine ilişkin, kayyım dönemi dediğimiz bir duruma rağmen oradan güçlü bir çıkışı gerçekleştirdiniz. Bu, bizdeki umudu da büyütmüştü. Ama 19 Ağustos, 17 Ağustos 99 depreminden sonra siyasette bir deprem yaşattırdı. Demokrasiye bir darbe, deprem durumunu yaşattı. Bunların yaşanmayacağı bir Türkiye için, toplumun kutuplaştırmayı değil kucaklaşmayı güçlendirdiği yarınlar için, bu ülkede herkesin daha umutlu, mutlu olacağı yarınlar için beraber yürüyeceğiz. Gelişiniz bizim için bu anlamda bir ışıktır, güçtür, değerdir.”
İmamoğlu ise “Eşimle beraber bu seyahatte bulunmaktan büyük keyif aldığımızı belirtmek isterim. Tabi biz buraya daha keyifli gelmek isterdik. Sizi, Büyükşehir Belediyesi’nde ziyaret etmek isterdik; ama nasip olmadı. İnşallah bir dahaki sefere…”
Konuşmasında “Aslında her zorluk bize başka bir fırsat da doğurabilir” diyerek geleceğe ilişkin umutları işaret eden İmamoğlu, şunları söyledi:
“Bunu yaşadık. 31 Mart ve 23 Haziran’daki süreçte bize, bu ülkeye, demokrasiye yaşatılan bir nevi darbenin, ülkeye başka bir fırsat kapısı açtığını hep beraber hissettik. Ahmet Bey, tam bir tecrübe abidesi. Birçok zorluğu yaşamış bir başkanımız. Kıymetli bir siyaset adamı. Şuradaki atmosferi de bir kaynaşma olarak görüyorum. Bu bir siyasi kaynaşma değil. İstanbul’daki seçimde siyasi bir seçim olmaktan çıkmıştı zaten 23 Haziran’da. Bizim bu kaynaşmayı, vicdanda bir buluşmaya, hak, hukuk, adalet arayışında bir buluşmaya dönüştürmemiz lazım.”
’30 Ağustos, hepimizin zaferi; bize hukukun üstünlüğü, barış ve huzuru işaret ediyor’
Cumhuriyet ve demokrasi vurgusu yapan İmamoğlu, şöyle devam etti: “Hukukun üstünlüğüne çok inanıyoruz. Bunların oluşması için milletin iradesine çok inanıyoruz. Bunun mücadelesini bir arada verebilmeliyiz. Manevi anlarımız oluyor. Hep bir arada yaşadığımız anlar oluyor. ‘Hepimizin’ diyebilmeyi başarabilmeliyiz. Dün, 30 Ağustos’ta Zafer Bayramımız vardı. Sloganımız, ‘Hepimizin Zaferi’ydi. 1922’de verdiğimiz ulusal kurtuluş savaşının sonrasında, bugün 2019 yılında, 21’nci yüzyılda başka bir yorumla bunu karşılıyorum: Bugün o zafer, bize başka bir zaferi işaret ediyor. Nedir o? Hukukun üstünlüğünü, barışı, huzuru sağlamak, ileriye aydınlık bakabilmek, akıldan, bilimden yana insanlar yetiştirebilmek… Biz, birilerinin ‘Aldatıldık’ dediği günleri daha yakın tarihte yaşadık. Nasıl aldatıldık? Kim aldattı bizi? Yani bir toplum, bir devlet, bir millet kolay aldatılabilir mi? Aldatılamamalı. Nasıl aldatılmaz? Siz eğer, demokrasiyi güçlendirirseniz, milli iradeyle etrafını güçlendirirseniz orada her zaman için aldatma, aldanma olmaz.”

Gezi programında Batman’a düğün ziyareti planladıklarını belirten İmamoğlu, “Günler öncesinden sizi ziyareti de yanına eklemiştik. Ama böyle bir ziyaret oldu. Ahmet Başkan’ımla böyle tanışma fırsat bulduk” dedi. İmamoğlu, şunları söyledi: “Bu sesimiz, gelip Diyarbakır’da Diyarbakırlılara duyurduğumuz bir ses değil. Aslında buradaki demokrasi sesini şu anda 16 milyon İstanbullulara duyuruyoruz. Ege’ye, Karadeniz’e, Rize’ye, Artvin’e duyuruyoruz. Çankırı’ya Yozgat’a ya da Mersin’e Adana’ya duyuruyoruz. 82 milyon insanın yaşadığı bu coğrafyada biz demokrasiyi var etmeliyiz. 82 milyon vatanseverle böyle kucaklaşıyorum. Ben biliyorum ki herkes de beni öyle kucaklıyor. Diyarbakır’a iki yıl önce ilk defa geldim. Çok etkilendim. Onur duydum, keyif aldım. Bu kadim kenti, dünyaya hep birlikte anlatmalıyız. Bütün dünyayı Diyarbakır’da misafir etsek ben doymam. Mardin’e de haksızlık etmeyeceğim. Ben ona vakit ayıramayınca eşim Mardin ziyaretini kendisi yaptı. Yurdun her yerini bir fırsat, insanını da çok değerli görüyorum. Biz, asla aldatılmayız. Biz, birbirimize evrensel değerlerle bakıyoruz. Evrensel değerleri içinde hissetmeyen insanlar, bir kişi, bir grup, siyasi yapılanmayı bir amaca çevirenler ve bu amaç doğrultusunda her şeyini o yöne adayanların yaptığı hatalar ülkeyi uçurumlara taşıdı. Biz, o yollara girmeyiz zaten.”
İmamoğlu, demokrasi ve birlik vurgusu yaptığı konuşmasını şöyle bitirdi: “Burada olmamızın sebebi size güç olmak; ama daha ötesinde, kendimiz aynı yerde görüyoruz. Bana soruyorlar, ‘Yarın sizin belediyenize de kayyım atanır mı’ diye. Ben kendi adıma, hiç kaygı duymam. Sizlerin de bu kaygıyı zerre kadar duyduğunuzu düşünmüyorum. Duyduğumuz kaygı, ülkenin demokrasisine verilen zarar. Bu zarardan dolayı başka sorunlarımızı çözemeyiz. Halbuki demokrasi güçlensin, siz hizmet yarışı yapın, ondan sonra bu coğrafyadaki tüm sorunları aşarız. Bir an önce size yapılan bu yanlıştan dönsünler. Yani size yapılan haksızlık Türkiye’nin demokrasisine yapılmıştır. Altını böyle çizmek istiyorum. Son söz büyüğündür zaten.”
Ahmet Türk: Erdal İnönü, ‘Ben yurttaşımı ötekileştirsem mi, onu kazansam mı iyi’ demişti
İmamoğlu’nun ardından konuşan Ahmet Türk ise şöyle dedi: “Sayın Başkan, demokratik değerler etrafında buluşmanın zamanıdır. Eğer bizler, insan hakları ve hukuki değerlerin etrafında buluşamazsak maalesef vahim bir noktaya geleceğimizi ifade etmek isterim. Sayın Kılıçdaroğlu da ifade etmişti, sürekli patlamış bir araba, bunu durdurmak için önünde hep birlikte set olmamız gerekiyor. Yıllardan beri demokrasi mücadelesi veriyoruz. Ortak değerler etrafında halklarımızın buluşmasını istedik her zaman. Gerçekten şunu açık bir dille ifade ettim her zaman, ki bu böyledir; Kürt halkıyla Türk halkı, iradesini bütünleştirmiştir ve birlikte yaşama kararını vermiştir. Ama birileri demokrasinin bütün olanaklarını ortadan kaldırmaya yönelik farklı bir çalışma içerisindedir. Bu sadece Türkiye’de değil, ırkçı ve milliyetçiler, dünyanın her yerinde düşmanlar yaratarak, toplumu bölerek, birilerini hain ilan ederek kendi iktidarlarını sürdürmeye çalışırlar. Bugün Türkiye’de gördüğümüz tablo maalesef bu.”

Demokratik dayanışmayı esas alan yaklaşımlara karşı hemen bir set konulduğuna dikkat çeken Türk, şöyle devam etti: “Örneğin biz, adalet yürüyüşünde karşıladık. ‘Hayırlı olsun’ demek için gittik. Ama her gün bölücülerle kol kola diye toplumu halkı farklı bir noktaya çekmeye çalıştılar. Şimdi de bunu yapacaklardır. Kürtlerle diyalog kurmak, demokrasi güçleri ile diyalog kurmak Türkiye’deki siyasetçiler açısından gerçekten kullanılmaya müsait bir söylem. Biz burada birlikte yaşamayı esas alan mantıkla hareket ediyoruz. Bir anımı anlatmak istiyorum. 1991 yılında sayın merhum Erdal İnönü ile, Allah rahmet etsin, bir ittifak yolunu seçmiştik. O zaman da böyle eleştiriler geldi. Hiç konuşmadı. Bir gün sadece şunu söyledi: ‘Ben yurttaşımı ötekileştirsem mi, onu kazansam mı iyi’ diye bir açıklama yaptı. Ondan sonra tartışmanın önü kesildi. Biz, demokratik bir Türkiye yaratmak istiyoruz. ‘Birileri ne der’ diye düşünürsek asla ve asla demokrasiyi kalıcı hale getiremeyiz. Bence tam zamanı. Elbette ideolojik olarak, siyasi olarak farklı yerler olabilir, demokrasinin gereği budur ama demokrasi için ,halklarımızın demokratik geleceği için ortak demokratik değerler etrafında mücadele etmemiz gerekiyor.”
İmamoğlu: Babama ‘Sana sarılmak ne güzelmiş’ dediğim gibi, milletçe sarılın birbirinize, her şey çok güzel olacak
Ekrem İmamoğlu da Ahmet Türk’ün Erdal İnönü ile anasına karşılık, kendi anısını şöyle anlattı: “Burada da vardır, bizim Karadeniz’de de var. Baba, oğluyla çok samimiyet kurmaz. Mesela eşimle evleniyoruz. 24 yaşındayım. Babamla ilk defa sarıldık birbirimize o gece. Babama dedim, ‘Sana sarılmak ne kadar güzelmiş.’ Ben de diyorum ya; vallahi milletçe sarılın birbirinize, her şey çok güzel olacak. Vallahi çok güzel olacak. Yani ‘Sarılmak ne kadar güzel bir şeymiş’ diyeceğiz. İnsanların, vatandaşların birbirine sarılmasını sağlamak lazım. Tavsiye ediyorum yani. Öyle yapanlar varsa, çocuklarına doya doya sarılsınlar.”
İmamoğlu, ‘Vatandaşın sorununu dinleyen Atatürk’ tablosu hediye etti, ‘Bizim duvarımızdan da indirdiler, gelince tekrar taktık’ dedi
Konuşmaların ardından Kayapınar Belediye Başkanı Yılmaz, İmamoğlu’na, Tahir Elçi’nin yakınlarında öldürüldüğü ‘Dört Ayaklı Minare’yi tasvir eden seramik bir tablo takdim etti. İmamoğlu da Yılmaz’a, kendi makam odasında asılı bulunan Mustafa Kemal Atatürk’ün vatandaşın sorununu dinlerken resmedildiği tabloyu hediye etti. İmamoğlu tablonun hikayesini, “İBB’deki odamda asıl tablonun bir benzerini size hediye etmek istedik. Hizmet siyasetini, siyaset nezaketini, vatandaşla konuşma nezaketini gösteren bir tablo. Bizim de duvarımızdan indirilmişti, sonra gelince tekrar taktık” sözleriyle anlattı.