ATA SELÇUK
ataselcuk@hotmail.com
Hafta sonu, Jeff Orlowski’nin 2018 yılında en iyi doğa belgeseli dalında Emmy ödülü kazanan ‘Mercan Peşinde’ adlı filmini izledim.
Belgesel, önce bizi mükemmel renklere sahip mercanlarla tanıştırıyor; mercanların deniz yaşamı için, doğa için ne denli önemli canlı varlıklar olduğunu anlatıyor. Bilim insanları, dalgıçlar ve profesyonel fotoğrafçılardan oluşan ekip farklı denizlerde renkleri solan ve ardından beyazlaşarak hızla yok olan mercan resiflerini ve okyanusun altındaki bu trajik dönüşümü belgeleyerek iklim değişikliğine dikkatimizi çekiyor. Filmi izlemenizi tavsiye ederim.
Belgeseli üzülerek izlerken aklıma Deniz Yaşamını Koruma Derneği ve denizyıldızı hikayesi geldi.
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda sahile vuran denizyıldızlarını okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır, “Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsunuz” diye sorar. Genç adam yanıtlar: “Birazdan güneş yükselip sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler. “
Yazar sorar: “Burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları atmanız neyi değiştirecek ki?”
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır. “Bak onun için çok şey değişti” karşılığını verir.
“Hikayeyi anladık da Deniz Yaşamını Koruma Derneği’yle ne alakası var” dediğinizi duyar gibiyim…
Dernek, mercan resiflerinin yok olmaya başladığı bu dönemde hayata geçirdiği bir projeyle okyanusa denizyıldızı atan adama benziyor. İşte tam bu nedenle size dernekten ve izlediğim belgeseldeki yok oluşa çözüm üreten projesinden söz etmek istiyorum.
Derneğin yönetim kurulu başkanı Volkan Narcı ile 2020 yılı sonunda tanıştım.
Dernek, bilimsel çalışmalar ve projelerle, deniz yaşamını sürdürülebilir ve adil yöntemlerle koruma ilkesiyle hareket ediyor. 2015 yılından bu yana Marmara Denizi’nde, Akdeniz’e endemik mercanların transplantasyonu ve korunması, hayalet ağların deniz tabanından temizlenmesi, biyoçeşitlilik takibi, tür ve habitatlarının korunması, su altı kültür ve mirasının korunması gibi alanlarda faaliyet gösteriyor.
Derneğin projeleri, sürdürülebilirlik konusunda doğanın iyileştirici gücüne inanarak umutla, tutkuyla ve yılmadan çalışıldığında başarıya ulaşılabileceğinin en somut örnekleri. Projelerin hepsi çok değerli ama ben sizi ‘mercan transplantasyonu’ projesiyle tanıştıracağım.
Belgeselde de anlatıldığı gibi mercanlar yılda sadece 5-10 milimetre büyüyebilen, ‘denizlerin yağmur ormanları’ olarak adlandırılan çok önemli canlılar. Küresel ısınma nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi Akdeniz’deki mercanların yaşamı da tehdit altında. Marmara Denizi, yapısı sayesinde Akdeniz suyu barındırdığı için Akdenizli canlılara ve mercanlara da ev sahipliği yapıyor.
Türkiye’nin ilk ve tek mercan transplantasyonu projesinin amacı Demokrasi ve Özgürlük Adası (Yassıada) ve Sivriada etrafında bulunan, inşaat çalışmalarından ve deniz kirliliğinden etkilenen mercanları, Prens Adaları’nın en küçüğü, Büyükada’nın 2 kilometre açığında bulunan Tavşan Adası (Neoandros Adası) gibi insana kapalı bir alana getirip suyun 30 metre altında transplante ederek çoğaltmak ve burada bir mercan resifi oluşturmak.
Dünyada 5-10 metre derinlikte yapılan transplantasyon işlemi Akdeniz suyunun ve dolayısyla mercanların 25-30 metre derinlikte bulunmasından ötürü zor şartlarda gerçekleştiriliyor. Narcı ve 10 kişilik ekip gün içinde mercanların bulunduğu bölgeye dalıyor, oradan aldığı mercanları içi Akdeniz suyu dolu kavanozlara koyarak tekneye çıkarıyor. Kavanozlar aşağıdaki 15 derecelik ısıyı korumak amacıyla teknede özel dolaplarda tutuluyor. Bir buçuk saat uzaklıktaki Tavşan Adası’na varıldığında yine aynı derinliğe inilerek kavanozlardan çıkarılan mercanlar özel bir macunla transplante ediliyor.
Proje kapsamında transplante edilen mercanların yeni habitata uyum sağlayarak yüzde 75 oranında yaşamayı başarması da bölgenin geleceği açısından umut veriyor.
Dernek, projenin odağı, nesli tükenmeye yüz tutmuş bazı deniz canlılarına ev sahipliği yapan Tavşan Adası’nı korumaya almak için kurulduğu günden bugüne mücadele veriyor.
Sonunda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’yle Marmara Denizi için umutlarımızı yeşerten bir başarıya daha imza attılar. 10 Nisan 2021 tarihli cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ada ve çevresi koruma alanı ilan edildi.
Marmara Denizi için umutlarımız yeşeriyor, çünkü bu kez çalışmalar Prens Adaları ve çevresinin koruma alanı olarak ilan edilmesi için sürüyor.
Tüm bu projelere gerekli izinleri ve desteği veren ilgili bakanlıklara ve kamu otoritelerine, çalışmalara ön ayak olan başta Deniz Yaşamını Koruma Derneği olmak üzere emeği geçen STK’lara, bilimsel açıdan destek veren İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı’na teşekkürlerimi sunarken sizlerin de katılacağınıza yürekten inanıyorum.
Peki denizyıldızı hikayesinin sonuç bölümünü duymuş muydunuz?
Denizyıldızlarını kurtarmaya çalışan adam ertesi gün yine hevesle kıyıya koşar, fakat bu sefer yalnız değildir. Sahil boyunca genç, yaşlı herkes kovalarca denizyıldızını toplayıp okyanusa dökmeye başlamıştır. Hatta belediye çalışanları da seferber olmuştur. Kalabalığın içinden birden bizim yazar belirir ve adama doğru yaklaşıp der ki: “Bak gördün mü birlikte mücadele etmek her zaman daha etkilidir. Sen bu insanlara ilham kaynağı oldun. Onlar da senin sayende bir araya geldi. Şimdi tüm sahil kurtulacak!..”
Sürdürülebilirlik yolculuğunda hikayedeki kahramanımız gibi ilham kaynağı olabilecek pek çok başarılı insan ve proje var. Ben onları tanıdıkça ve hikayelerini dinledikçe umutla doluyorum. Bu başarı hikayelerini sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Ancak sadece gelecek için umutlanmakla kalmayalım, gelin onlara destek de verelim.