SEÇİL TÜRKKAN
secilturkkan@gmail.com/@secilturkkan
Soma’da 301 madencinin can verdiği facianın ardından için üç yıldır denizlerde kanoyla kürek çeken Veli Buğaç “İnsanlar unutmasın bu ölen insanları” diyor. Buğaç’ın ‘Kürek Kürek Türkiye’ hikayesi, Soma’nın 9 Temmuz tarihli karar duruşması yaklaşırken bizlere sesleniyor: “Denizlerden gelen bir iyi niyet vardır.”
Soma’da 4’üncü yıl anmaları sırasında dikkat çeken iki gelişme yaşandı. Biri kamuoyunun bildiği gibi, cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin “Onu ciğerime yazdım” dediği Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in tekmelediği madenci Erdal Kocabıyık’tan dilediği özür, ve bu özürün Kocabıyık nezdinde herhangi bir öneminin olmaması. Diğer gelişme ise aynı döneme denk gelen fakat çok da ilgi görmeyen 301 işçinin hayatını kaybettiği maden sahasının özelleştirilmesi hadisesi.
Maden Mühendisleri Odası’ndan Ayhan Yüksel yaptığımız mülakatta çok açık konuşmuştu: “Bu, yeni Soma’lara davettir.”
13 Nisan 2015 yılında başlayan Soma Davası’nın 9 Temmuz’da görülecek olan karar duruşmasıyka sona ermesi bekleniyor. Bugün görüştüğümüz aile avukatları ise, ‘iyi bir karar çıkacağı’ konusunda umutlu. İzleyeceğiz.
Soma’dan sonra Veli Buğaç
Ateş bazen de sadece düştüğü yeri yakmıyor. Bugün Soma’dan sonra değişen hayatlardan bir diğerini aktarmak istiyorum. Veli Buğaç’tan bahsediyoruz. Üç yıldır, Soma’da hayatını kaybedenler için kürek çekiyor. “Hem unutulmasın, hem de bir daha böyle kazalar demeyelim de ihmalkarlıklar olmasın diye çıktım yola. Küreğim yettiğince bu protestoyu insanlara duyurmak için çıktım, kendimce yapabileceğim şeyleri yapmaya çalışıyorum“ diyor.
Hikayeyi biraz daha başa sararsak eğer; 1 Mayıs 1970 yılında doğmuş, bedensel engelli, emekli. Eskiden Tekel bayii işletirmiş ama bir işi de profesyonel motosiklet yarışçılığıymış. Hayatının bundan sonraki kısmını denizlerde geçirmek isteyen, çılgın demeyeyim de ‘gezgin’ biri. 12 yıl önce geçirdiği bir motosiklet kazasıyla felçli duruma geliyor. Doktorlar yürüyemeyeceğini söylemiş ama bu süre içinde koltuk değnekleriyle yürümeye başlamış bile Buğaç.
Kanonun etrafına yazdım: SOMA 301
Denize kanoyla çıkmaya nasıl karar verdiğini soruyorum; “Denizle herhangi bir bağlantım yok hatta kanoya bile hiç binmemiştim. Soma olduktan sonra kilitlenip kalmıştım, orada dostlarımız, arkadaşlarımız var. Aslen Manisa Akhisarlıyım ve Soma çok yakın bize. Orada dostlarımız, arkadaşlarımız, motosiklet kulüplerimiz var. Düşünüp ne yapabileceğimi bulmaya çalıştım. Motosikletle gezemezdim, zaten benzinini filan karşılayamazdım. Aklıma da kanoyla gezme fikri geldi bu yüzden. İskele neresi, sancak neresi, ne yapılır bilmiyordum. Bir cesaret kanonun etrafına ‘SOMA 301’ yazdım ve yola çıktım. Şu an profesyonel olmasam bile, üç yılda bir şeyler yaptım. Bunun yanında bir de bizim arkamızdan gelecek olan kanoculara rota çiziyorum.”
‘Yandaş medya program yapmak istiyor’
Bir tek ben mi Buğaç’ın hayatını değiştirdiğini düşünüyorum bu katliamın? “Soma katliamı sizin hayatınızda da bir başka pencere açmış diyebilir miyiz peki böylece?” diye soruyorum.
Yanıtı şöyle oluyor: “Değişti kesinlikle, 3 yıldır denizdeyim. Bu kadar ummuyordum ben insanların duyarlı olacağını. Gittiğim her yerde yerel medya gelip benimle konuşuyor. Yandaş medya gelip hemen program yapmak istiyor. ‘Boşver sen Soma için uğraşıyorsun ama ölen öldü, alanlar paralarını aldılar, içerde kimse kalmadı’ diyen de var. Ama ben karınca olsam ve yangına suyla gitsem ne ala diyorum.”
Her yıla bir rota
Üç yıllık rotasının her günü denizde geçmedi Buğaç’ın. Bütün yolculuğu etaplara bölmüş durumda. Karşıyaka’dan yola çıktığı 2016’da önce 5 buçuk ayda, kıyı kıyı gezerek Fethiye Ölüdeniz’e varmış. Orada rotasının ilk bölümünü tamamlamış. Ikinci etap ise katliamın olduğu gün yani 13 Mayıs 2017’de Fethiye’den Antalya’ya kadar devam etmiş. Bu yıl ise Olimpos’tan yola çıkmış ama omzunda geçen yıl ortaya çıkan rahatsızlığı nüksedince doktorun uyarısıyla kürek çekmeye biraz ara vermek zorunda kalmış. Hedef İskenderun Körfezi.
Gülerek anlatılan anılar: Adada mahsur kalmak, dalgayla cebelleşmek
Bir kanoda günler nasıl geçer? Günde 8-16 saat arası kürek çekerek, yer yer zorlanarak. Akşamları kenara çekip, çadırı kurup, yemek yiyip uyumak, sabah erken saatlerde uyanıp bu kez kahvaltı edip yola çıkarak. Bütün günü ise, güneş altında kürek çekerek geçiyor. Balıkçı barınakları, limanlar onun mekanları. “Denize ilk çıktığım zaman mülteci akını çok fazlaydı, sahil güvenlik ve jandarma ise bu yüzden peşimdeydi. Onlara derdimi anlatıyordu. Akdeniz bölgesinde kesildi bu. Bir ara mülteci olduğum gerekçesiyle karakola bile götürdükleri oldu ama işin aslını öğrenince bıraktılar” diyor. Bunları gülerek anlatıyor. Gülerek anlattığı diğer anıları şunlar; bir kere dört metrelik dalgayla karşılaşmış, iki kere kanosu devrilmiş ve bir kere bir adada mahsur kalmış.
Denizden karaya: Soma neresiydi?
Denizden gelen birinin Soma’yı anlatmaya başlaması biraz fantastik de bir hikaye bana kalırsa. İnsanların tepkilerini soruyorum, şöyle anlatıyor; “Çoğu unutmuş, ben Soma dediğimde ‘Aaa ne zamandı?’ diyorlar. Keşke unutmasaydık diye pişman olup teşekkür eden de, ‘Soma neresiydi?’ diyen de var. Halkımızın yarısı tepkili yarısı tepkisiz. Takip etmiyorlar olanı. Gördüğüm kadarıyla medya da da çıkmamaya başladı, eskisi gibi ses getirmiyor haberler.”
Burada önceden “Soma ile ilgili haberleri neden okumuyoruz?” başlığıyla yaptığımız haber aklıma düşüyor. Dinlemek isteyenler için buraya linkini koyalım.
Haklı. Hatta belki medyanın belki de kamuoyunun ilgisizliğinden Soma’nın bu kadar içinde olan biri bile konu hakkında yanlış bilgiye sahip. Buğaç, Soma Davası nedeniyle tutuklu herhangi bir sanığın kalıp kalmadı konusunda emin değil. Davada beşi tutuklu 51 sanık olduğunu hatırlatıyorum. “İnşallah iyi sonuçlanır, ölüm insanın fıtratı değildir” diye karşılık veriyor.
Tamam mı, devam mı?
Peki Soma için kürek çekerken ne hissediyor? “Hırslanıyorum. Benim bunu yapamayacağımı düşündü insanlar” diyor. “Kiminle tartıştıysam ‘Kürek çeke çeke gidilir mi, devrilir kano, ölürsün oralarda’ dediler. Ben en azından ses getirmesini istedim. Ailem karşı çıktı buna, özellikle annem. ‘Oğlum uzaklaşma, çıkma. Sen denizdesin ben televizyonda denizle ilgili bir program çıkınca kapatıyorum’ diyor.”
Buğaç bu protestosunu daha önce de söylediğimiz gibi Türkiye’nin son limanı İskenderun’da tamamlayacak. “Orası son olmaz, Karadeniz’e de niyetim var” diyor. Bana kalırsa bu kadarı yeter ama o sürdürmek istediğini anlatıyor. Ama bunun için bir sponsora ihtiyacı olduğunu söylüyor: “Pankart açıyorsun, yazıyorsun, hazırlıyorsun deniz suyu geliyor, bozuyor. Elimden daha fazla şeyin gelmesini isterdim ben bu insanlar için… Unutulmasın bu insanlar, siz de unutturmayın. Ölen insanlar için ne yeterli olabilir diye çok düşündüm. Her sabah bilinmeze kürek çekiyorum…”
Buğaç her sabah bilinmeze kürek çekiyor kabul. Peki sizce boşa mı kürek çekiyor?
Veli Buğaç’ın rotasını buradan görebilirsiniz.