Günlerdir Narin cinayetini konuşuyoruz.
Bütün köyün bildiği ama kimsenin konuşmadığı bir vahşetti minik Narin’in başına gelen. Haliyle bütün gözler kolluk kuvvetlerine ve yargıya çevrildi. Hepimiz cinayetin bir an önce aydınlatılmasını, cani katil ya da katillerin bulunmasını bekledik. Aradan geçen 23 günde gerçeğe dair somut bir bilgi göremedik. Bilakis onlarca birbirini çürüten iddia ortaya saçıldı ve gerçek biraz daha derinlere itildi.
Zaten adil ve hakkaniyetli bir soruşturma yürütülmediği izlenimi vardı, AK Partili Galip Ensarioğlu’nun “Güran ailesi dostumuz. Bazı şeyleri biliyoruz ama söyleyemiyoruz” açıklaması da hakkaniyetsizlik duygusuna tuz biber oldu.
Haliyle İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanlarına Aile Bakanı’nı da alarak Diyarbakır’a gitmesi hepimizde “Olay çözüldü, açıklayacaklar” umudu yarattı. Gelin görün ki o toplantı da hayal kırıklığı yarattı.
“Cek” ve “cak” ekiyle biten fiiller birbiri ardına sıralandı ve kamuoyunun beklediği fotoğraftaki muğlaklık yerinde kaldı. Sonuç olarak Yerlikaya ve Tunç birdenbire şimşekleri kendilerine çekti.
Narin dışında konuştuğumuz bir başka konu da teğmenler meselesiydi. İktidar bu konuda tam bir kafa karışıklığı yaşadı. Bir tarafta Atatürk karşıtlığına kamuoyunda gösterilen tepkiden çekinen AK Partililer, diğer tarafta Atatürk karşıtlığından ödün vermek istemeyen AK Partililer…
AK Parti’de iki farklı görüş çarpışırken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son noktayı koydu. O da teğmenlere “kılıcı kime çekiyorsunuz”, “hepsi temizlenecek” gibi ifadelerle Atatürk karşıtı AK Partililerin safında olduğunu gösterdi.
Teğmenlerin yanında duran AK Partililer çark etmeye hazırlanıyordu ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra farklı bir tonda konuştu. TSK’nın yıpratılmamasından ve (Atatürk demeden) Gazi Mustafa Kemal sevgisinden söz etti.
Öğrendik ki başta Savunma Bakanı Yaşar Güler olmak üzere TSK mensupları, geleneksel bir yemin nedeniyle fırtınalar kopartılmasından rahatsızlık duymuş.