HDP’nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, muhalefet güçlerine ‘müzakere’ çağrısı yaparken ”Önümüzdeki aylarda Erdoğan, HDP ile kameralar önünde görüşmeyi önerirse kimse şaşırmasın” dedi.
Demirtaş, ”Güven veren bir uzlaşma olursa her isim aday olabilir ve kesinlikle de kazanır” dedi.
Edirne cezaevinde tutuklu bulunan Demirtaş, uzun süredir paylaşımlarıyla partisi HDP dahil muhalefete seçimlere dair öneri ve eleştirilerde bulunuyor. Muhalefetin adayının belli olmadığı bir ortamda Demirtaş cezaevinden seçim kampanyasına başladığını duyurmuştu.
Demirtaş, T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajda ortak aday sürecine ilişkin ‘müzakere’ vurgusu yaptı: ”Müzakerenin açık ve şeffaf olması HDP’nin ön koşuludur. HDP her parti kadar meşrudur, yasaldır. Ne diye kapalı kapılar ardında konuşulsun ki? Unutulmasın ki, kameralar önünde PKK ile Kandil’de, devlet heyetinin gözlemciliğinde Öcalan ile görüşüldü bu ülkede.
HDP gibi demokratik siyasetin TBMM’deki bir temsilcisi ile görüşmeye cesaret edemeyenler, Türkiye’nin yüz yıllık sorunlarını çözmeyi garanti edemezler. Bu saçma sapan fobinin aşılması lazım artık. Size uç bir değerlendirme gibi gelebilir ama önümüzdeki aylarda Erdoğan, HDP ile kameralar önünde görüşmeyi önerirse kimse şaşırmasın.
Müzakerenin nasıl olacağına elbette HDP yönetimi ile muhatapları beraber karar verecekler fakat bu öyle gizemli bir süreç olmaz.
Bana kalırsa yapılması gerekenler şunlar: Millet İttifakı’nın altı bileşeni ikişerli gruplar halinde üç heyet ile kendileri dışındaki tüm siyasi partileri, meslek odalarını, sendika konfederasyonlarını, kadın örgütlerini ziyaret ederek ortay aday konusunda görüş alabilirler. En demokratik yönetimi esas almaları ortak adayın belirlenme sürecini kolaylaştırır, meşruiyetini ve desteğini artırır.
Ama gördüğüm kadarıyla böyle bir yöntemi tercih etmeyecekler. Altı lider oturup kendi aralarında bir aday belirleyecek gibi duruyor. Bu yöntemin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.
Altılı Masa’nın kendi başına belirleyeceği aday Millet İttifakı’nın adayı olur, o adayın ortak adaya dönüşmesi de kolay olmaz. Dolayısıyla Millet İttifakı adayını açıklamadan önce HDP dahil siyasal, toplumsal muhalefetin görüş ve önerilerini alınırsa bu, ön açıcı bir girişim olur. Aday bu yöntemle belirlendikten sonra da adayın kendisi, yine bu kesimleri ziyaret ederek hepsiyle demokratik ilkeler konusunda uzlaşma arayışına girer. HDP ile de bu çerçevede açık bir görüşme yaparak uzlaşma arar.
Görüşmelerde HDP’nin gizli bir gündemi ya da ajandası olacak değil. Tüm talepler ve beklentiler Türkiye toplumunun tamamının, 85 milyonun ortak çıkarını, yararını gözeten ilkeleri içeriyor. Eğer HDP ile Millet İttifakı’nın adayı arasında yürütülen müzakere, ki o müzakereyi yarım günde tamamlamak mümkün, uzlaşmayla sonuçlanırsa HDP kendi yetkili kurullarında tartışarak ortak adayı destekleme kararı alabilir.
HDP’nin Millet İttifakı’nın adayının ziyaretinde önüne koyacağı şey, 2021 Eylül’ünde açıkladığı 11 maddelik tutum belgesidir. Bu tutum belgesine bakılmasını öneririm. Bu tutum belgesindeki hangi maddeye neden karşı çıkılabilir ki? Tabii tüm bu süreçlerin Emek ve Özgürlük İttifakı ile de açık ve şeffaf şekilde yürütülmesi gerekir.”
Mansur Yavaş kırmızı çizgi mi?
Demirtaş’ın öne çıkan diğer yanıtlarıysa şöyle oldu:
*Ekrem Bey şehir şehir dolaşıyor şu anda, benim bir şey söylememe gerek yok. Gittiği şehirlerde neler yaşandı, yaşanıyor herkes izliyor zaten. Ben şimdi hangi yorumu yapsam yanlış anlamalara yol açar.
*(Mansur Yavaş Kürtlerin kırmızı çizgisi midir?) İlkeler, sistem, kurumsal denge ve denetleme gibi temel konularda uzlaşma sağlandıktan sonra ismin ne olacağı ikinci plana düşer. Güven veren bir uzlaşma olursa her isim aday olabilir ve kesinlikle de kazanır. İnsanlar aday adayları konusunda kişisel fikirlerini açıklamakta özgürdürler ancak HDP kurumsal görüş olarak hiçbir isim için olumlu ya da olumsuz görüş açıklamadı, ilkeleri öne çıkardı ve kırmızı çizgi koymadan müzakereye hep açık oldu. Başka türlüsü politik değil, kişisel tutum olur. HDP yönetimi bu konularda başından beri tutarlı ve açık davrandı.
*Sonuç alınır veya alınmaz, önemli olan Erdoğan’ın yasa tanımaz tutumuna açıkça karşı çıkılması ve adaylığının meşruiyetinin olmadığının halk önünde gösterilmesidir.
*“Erdoğan bunu mağduriyet için kullanacak” gibi bir kaygıya kapılmanın anlamı yok çünkü 85 milyon aynı anda bağırıp “Biz, Erdoğan’ı çok seviyoruz” desek bile Erdoğan illa ki buradan bir mağduriyet çıkarır. Hiçbir şey demese “Görüyor musunuz beni sevgiye boğmaya çalışıyorlar ama milletim bu boğma teşebbüsünde izin vermez” der yani?