BÜNYAD DİNÇ*
Lafa geldi mi ‘Türkiye cennet gibi ülke’ demeyi çok severiz. Evet, bu doğrudur. Tartışmam bile. Peki, bu ülkede yaşayan insanlar ne yapar? Sanki ilahi bir güç onlara bu cenneti cehenneme çevirme görevi vermiştir. Şöyle bir etrafıma bakınca, ‘Bir görev ancak bu kadar layıkla ifa edilir’ diyorum. Ben bunu ‘cehennem misyonu’ olarak adlandırıyorum.
Bu görevi yerine getirmek için seçilmiş güruh arasında sihirli bir parola vardır: ‘Ülkenin kalkınması için.’ Bu söz söylendiği anda akan sular durur. Tabii, beraberinde beyin de durur. Ha bu arada, ayrıca belirteyim, ülkedeki nehir, dere, bütün akan sular hakikaten durmuş durumda. Bir sürü baraj gölümüz oldu.
‘Yeşil Yol’da elle tutulacak bir şey varsa o da para
Yıllardan beridir bu ülkede kalkınma projesi adı altında abuk subuk, hesapsız kitapsız o kadar çok olaya şahit olundu ki insan artık bu konuda şaşırmayacağını zannediyor. Fakat allahı var, ‘cehennem misyonu’ öyle bir şey projelendiriyor ki apışıp kalıyorsunuz. Kendi kendinize, ‘Demek çalışmayan beyin böyle şeyler üretiyor’ diyorsunuz.
İşte ‘Yeşil Yol’ böyle bir proje. Karşı çıkmak lazım, diyorsunuz. Bu amaçla mantıklı açıklamalar yapmanın peşine düşüyorsunuz fakat bu sefer mantık, olayı içine alamıyor ya da olay mantık taşımıyor. Yani nereden bakarsanız bakın, nereye çevirirseniz çevirin elle tutulur bir yanı yok. Olayda elle tutulacak bir şey varsa o da para. Yaşasın harfiyat ekonomisi!
Dağlar, çığ cenneti olacak!

Fotoğraflar: Bünyad Dinç
Ben burda ‘Yeşil Yol’ a karşı çıkmanın ötesinde, eğer Doğu Karadeniz dağlarına bu yolları yaparsanız başınıza gelecek, hiç hesaba katmadığınız bir olaydan bahsetmek istiyorum. Sonra söylemedi demeyin. Evet, dağlar bu yollar sayesinde bir anlamda cennet olacak olmasına ama çığ cenneti olacak!
Böyle dağların yüksek rakımlarının zemin yapısıyla bu kadar bilinçsizle oynarsanız bu konuda başınıza gelecekleri tahmin bile edemezsiniz. Güncel olarak çok ismi geçtiği için örnek olarak Kavron yaylasından Samistal yaylasına açılmak istenen yoldan örnek vereceğim. Kışın o yamacın ne halde olduğunu bilen çok az sayıda insandan biriyim. Yerel insanları da buna dahil ediyorum.
Nasıl bir hesaplamayla ve nasıl tedbirlerle oraya yol açıyorsunuz? Kışları orada nasıl şartların hüküm sürdüğünden haberiniz var mı? Biraz kar yağınca TEM’i ulaşıma açık tutamıyorsunuz, Doğu Karadeniz dağlarının 3 bin metrelerinde ne yapacaksınız?
Çok fazla müdahale ederseniz kesinlikle size bir ceza keser
Genel olarak bakıldığı zaman Doğu Karadeniz’de dağlara doğru yapılan yollar hep vadi boylarında ve dere kenarlarından devam eder. Tabii bu yolların yapımında atılan molozlarla dere yataklarının canına okunsa da kış aylarında oluşabilecek çığları etkilemesi söz konusu değildir (Oralarda da durmadan heyelan olur). Ama ne zaman ki orman sınırının üstüne çayırlara çıkarsınız, hele sırtları yamaçlardan yollarla aşmaya çalışırsınız işte o zaman o sırtların aşağılarındaki yerleşimleri büyük bir çığ tehlikesi altına sokarsınız.
Karadeniz de yaylaların ve yerleşimlerin konumları özeldir. Yılların tecrübesiyle çığ parkurlarının dışına kurulmuşlardır. Yani öyle bir yer seçilmiştir ki o noktaya çığ düşmez. Oraya çığ düşmemesinin sebebi de yaylanın dağ tarfının kışın çığ oluşturmayacak doğal bir yapıya sahip olmasıdır. Eğer siz yaylaların arkasındaki dağların yamaçlarına dozerleri filan sokarsanız bu kış değilse sonrakinde bir çığ yaylayı silip süpürecektir.
Kimileri, ‘Çığ ile yolun ne alakası var?’ diyebilir. Burada uzun uzadıya çığ oluşumunun dinamiklerini anlatacak değilim. Sadece şunu söyleyeyim: Dağda veya doğada onun süreğenliğine çok fazla müdahale ederseniz kesinlikle size bir ceza keser. Bunu anlayın yeter.
Karadeniz dağlarında bu ceza sizi bekliyor. Sonra kar altından ceset toplarken bir taraftan da aval aval etrafa bakmayın. ‘Ülkenin kalkınması kurban istiyor’ diyebilirsiniz ancak.
Allah mısınız siz?!
Bu arada, ‘Biz çığ olayı konusunda bütün hesaplamaları yaptık, gerekli tedbirleri alıyoruz’ gibi zırvalara sakın ola girmeyin. Bu ülkede böyle bir projede bu konuda yetkin tek bir uzman yoktur. Biz her konuda çok uzman gördük. Halimizi de görüyoruz.
Sahili boydanboya kapatan Karadeniz otoyolu ibretlik bir örnek işte, anlayın artık. Kalkınma saplantısıyla akan suları durdurdunuz, boğdunuz, önüne set çektiniz… Ama sonra sellere kapılan cesetleri Karadeniz’den topladık. Çığ da bir nevi seldir. ‘Kalkınma’, ‘para’ deyince akan sular duruyor, ama gördüğünüz gibi seller durmuyor, daha doğrusu, onlar selleri yaratıyor.
Şimdi, ‘Aşağılar yetmedi yukarlarda da yapacağız’ diyorsunuz yani. Demek, suni bir Nuh tufanı yaratmak istiyorsunuz. Allah mısınız siz?!
* Bünyad Dinç, Güneş gazetesi, Atlas dergisi, NTV Tarih gibi pek çok yayında fotoğrafçı ve yazar olarak çalıştı.
Aynı zamanda dağcı olan Bünyad Dinç, hem uğraştığı projeler dolayısıyla hem de keyif için Anadolu’yu adım adım dolaşan ve bilen, şehirde yaşamak zorunda kalmış bir doğa adamıdır.
Tarihin izlerini arazi üzerinde sürme ve keşifler yapma konusunda mahir biridir.