
KEMAL GÖKTAŞ
kemalgoktas@diken.com.tr
@kemalgoktas
Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’nin Cumhuriyet gazetesi davasında gazete yönetici ve yazarlarının beraat etmesi gerektiğine ilişkin gerekçeli kararda kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialarla ve sanıkların lehine olan deliller de değerlendirilmeden mahkumiyet kararı verilemeyeceği belirtildi. Mahkemenin ‘her türlü şüpheden uzak somut delile dayanmadan mahkumiyet hükmü kurduğu’ vurgulanarak sanıkların beraat etmesi gerektiği ifade edilen kararda, Cumhuriyet gazetesinin muhalif kimliğine vurgu yapılarak basın özgürlüğünün ‘kural dışı, hatta endişe verici düşünceler için de geçerli’ olduğu kaydedildi.

‘Yardım suçu için özel kast gerekir’
Gerekçeli kararda yerel mahkemenin, ‘usule aykırı seçim sonucu Cumhuriyet Vakfı’nın yönetimini ele geçiren sanıkların, vakıf senedindeki ilkelere aykırı olarak yayın politikası değişikliğine giderek terör örgütlerini destekleyici tarzda, terör örgütlerinin eylemlerini meşru gösteren, kamu görevlileri, güvenlik güçleri ve hükümet yetkililerini suçlayıcı haber ve yorumlarla yer veren yayınlar yapmak suretiyle kamuoyunda terör örgütleri lehine algı oluşturduğunu, bu şekilde örgütlere yardım ettiğini’ kabul ettiği hatırlatılarak yardım suçunun oluşabilmesi için, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerektiği vurgulandı: “Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastıyla hareket etmelidir. Bu kastın açıkça belirlenmesi gereklidir.”
‘Basının görevi hükümeti denetlemek’
Gerekçede şu ifadelere yer verildi: “Bir hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni olup sınırları içinde kullanılan basın özgürlüğü de bu haklardandır. Nitekim basın yasasında; ‘Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir’ şeklinde ifade edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre basının ‘kamuoyunun bekçi köpeği’ rolü demokrasinin siyasi işleyişi için yaşamsal önemdedir. Basın ve soruşturmacı gazetecilik, hükümetin siyasi kararlarını, eylemlerini ve ihmallerini sıkı bir denetime tabi tutarak ve vatandaşların karar alma sürecine katılmasını kolaylaştırarak demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesini güvence altına almaktadır. Basının sahip olduğu, demokrasiyi güçlendiren böyle bir işlem, halkın, tartışmalı siyasi konularda da, kamuoyunu ilgilendiren bilgi ve fikirleri alma hakkıyla birlikte gündeme geldiğinde özel bir önem kazanır. Basın, halkın siyasal liderlerin düşünceleri ve tavırları hakkında bir görüş edinilmesi ve oluşturulabilmesi için en uygun yollardan biridir.”
Basın özgürlüğüne ilişkin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde sınırlamalar olduğu anlatılan gerekçeli kararda, “Bir basın suçu ile ilgili hapis cezası verilmesi ancak istisnai durumlarda, özellikle nefret söylemi ve şiddete tahrikte olduğu gibi diğer temel haklara ciddi bir biçimde zarar verildiği takdirde gazetecilerin ifade özgürlüğüne bağdaşabilecektir” dendi.
‘Cumhuriyet muhalif kimliğiyle biliniyor’
Kararda şu ifadelere de yer verildi: “Muhalif kimliğiyle bilinen Cumhuriyet gazetesindeki iktidara yönelik eleştiri ve yorumlarının, çoğulcu, özgürlükçü, hoşgörülü, demokratik toplumlarda, düşünceyi açıklama özgürlüğü, sadece genel kabul gören ve zararsız yahut önemsiz addedilen düşünceler yönündeki değil, aynı zamanda halkın bir kısmı tarafından benimsenmeyen kural dışı, hatta endişe verici düşünceler için de geçerlidir.”
Tanık ifadeleri
Anayasa Mahkemesi’nin Kadri Gürsel’in bireysel başvurusu sonucunda verdiği ‘ihlal’ kararından alıntı yapılan gerekçeli kararda 2013 yılı öncesinde Cumhuriyet Gazetesi Vakfı’nda görev alan yöneticilerin verdiği ifadelerde de vakıfta kendilerinden sonra görev alan sanıkların herhangi bir terör örgütüyle irtibatının bulunmadığını ifade ettiğine dikkat çekildi.
‘Olasılıkla cezalandırma olmaz’
Gerekçeli kararda şöyle dendi:
“Sanıklar, Akın Atalay, Mehmet Murat Sabuncu, Mehmet Orhan Erinç, AydınEngin ve Hikmet Aslan Çetinkaya’nın; Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerinin yerleşik uygulamalarına göre ceza hukukunun genel prensiplerinden olan şüpheden sanık yargılanır ilkesi uyarınca bir suçtan cezalandırılmanın temel koşulunu, suçun kuşkuya yer verilemeyeceği şekilde ispat edilmesine bağlı olduğunu, kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddiaların sanıkların aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, yine ceza mahkumiyetinin yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması ve bu ispatın hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayalı olarak sanıkların cezalandırılmasının ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaştırmayacağı, ceza yargılamasında mahkumiyetin büyük veya küçük olasılığa değil her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmasının şart olduğu, adli hataların önüne geçebilmenin de başka bir yolu olmadığı da nazara alınarak, eser sahibi veya genel yayın yönetmeni olmayan sanıkların, silahlı terör örgütüne yardım etmek amacıyla doğrudan kastla hareket ettiklerine dair, her türlü şüpheden uzak somut delile dayanmadan mahkumiyet hükmü kurulamayacağı gözetilmeksizin, delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması (kanuna aykırıdır).”
Ahmet Şık’a röportaj ve Twitter yargılaması
Yargıtay, HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık hakkında ‘örgüte yardım’ suçundan verilen hükmü de bu gerekçelerle bozdu. Ancak kararda Şık’ın savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı odasında rehin alan DHKP-C militanlarıyla telefonda yaptığı söyleşinin yayınlanması nedeniyle ‘terör örgütünün bildiri veya açıklamalarını basmak veya yayınlamak’ suçundan yargılanması gerektiği belirtildi. Daire ayrıca Şık’ın şu tweetlerinden ötürü de ‘terör örgütü propagandası’ ve ‘devleti aşağılama’ suçlarından yargılanması gerektiğine hükmetti:
- “ABD ve AB’nin cihatçı teröre karşı müttefikimiz dedikleri PYD’nin terör örgütü olduğunu kanıtlamaya çalışanlar olağan şüpheli olamaz mı?”
- “Savaş, PKK ile ülkenin belirli bir bölgesinde arada kesintiler olsa da 1984’ten bu yana var.”
- “Tahir Elçi’yi tutuklamak yerine katletmeyi tercih ettiler. Katil sürüsü bir mafyasınız.”
- “Katil devlettir deyince bozuluyorsunuz”
- ” (Rusya’nın Ankara büyükelçisi Karlov’u öldüren) Suikastçının Nusra’cı değil FETÖ’cü olduğunu kanıtlama gayretindeki iktidar ve yancıları katilin polis olduğu gerçeğini ne yapacaksınız?”
Gerekçede, bozma kararının aynı suçtan yargılanıp haklarındaki mahkumiyet hükmü İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nce esastan reddedilerek kesinleşen sanıklar, Önder Çelik, Bülent Utku, Güray Tekinöz, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ve Kadri Gürsel’e sirayet ettirilmesi gerektiği belirtildi.
İper’in Twitter paylaşımı
FETÖ’ye yardımdan üç yıl bir ay 15 gün hapis cezası alan diğer sanık Emre İper hakkında sirayet şartları oluşmadığı ifade edilen gerekçede, Twitter’daki ‘jeansbiri’ hesabının sahibi ve Cumhuriyet’le hiçbir ilişkisi olmayan A. Kemal Aydoğdu’ya verilen 10 yıl hapis cezasının da onandığı belirtildi.