Cumhuriyet gazetesinin beş çalışanının ‘terör örgütü’ bağlantılı suçlamalarla tutuklu yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında altı sanıktan yalnızca yazar Kadri Gürsel tahliye edildi.
![](https://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2017/09/cumhuriyetçiler.jpg)
Tutuklu Cumhuriyet’çiler. (Fotoğraf: P24)
Davanın temmuz ayındaki ilk duruşmasında bir hafta boyu yazar ve yöneticiler savunma yapmış, yedi isim tahliye edilirken, dört ismin tutukluluğunun devamına karar verilmiş, muhasebeci Emre İper’in dosyası da ana dosyayla birleştirilmişti.
İkinci duruşmada da genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel, muhabir Ahmet Şık, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve İper’in tutukluluğunun devamına karar verilmişti.
Gürsel’e tahliye
Davanın üçüncü duruşması bugün Çağlayan’daki İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Mahkeme, yazar Kadri Gürsel’in tahliye edilmesine karar verdi. Diğer Cumhuriyet çalışanları Ahmet Şık, Akın Atalay, Emre İper ve Murat Sabuncu’nun tutukluluk halleri devam edecek. Ayrıca davanın diğer sanığı Kemal Aydoğdu da tahliye edilmedi.
Mahkeme, karar açıklanmadan tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildiğini Twitter’dan duyuran Akşam ve Star gazeteleri hakkında basın savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Gelecek duruşma 31 Ekim’de saat 09.30’da Çağlayan adliyesinde olacak.
Davada bugün ne oldu?
![](https://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2017/09/cumhuriyet-dava-iki.jpg)
Dava öncesi gazetecilere adliye önünde destek açıklaması yapıldı. (Fotoğraf: Reuters)
22.30 Bir saatlik aranın ardından mahkeme heyeti duruşma salonuna gelerek ara kararı açıkladı.
21.30 Tahliye taleplerinin ardından ara verildi.
21.00 Tutuksuz yargılanan yazar Aydın Engin: “Biz üç kere aynı gazeteyi yapsak kapının önüne konuruz. Savcı üç defadır tıpatıp aynı mütalaayı veriyor. Savcı, üç duruşmadır ‘sanıkların kaçma şüphesi, delillerin karartılma tehlikesi’ diyor o zaman kanıtlasın. Ben öyle düşünüyorum diye olmaz.”
20.50 Tutuklu yazar Kadri Gürsel: “28 Temmuz 2017 tarihli celsenin sonunda ara kararınızda benim ‘tanıklar üzerinde baskı yapma ihtimalim’ tutukluluğa devamına gerekçe olan iki maddeden biriydi, 11 Eylül’de ise bu tek gerekçe olarak yer aldı. Bu 10,5 aydır süren tutukluluğumun 15 gün uzayarak 11 ayı bulmasına sebep veren haksız bir gerekçe. Dinlenmiş olan tanıkların benimle ilgili herhangi bir hüküm vermeleri mümkün değildi. Çünkü onlardan yıllar sonra görev aldım. Bugün dinlenen tanıklar ifadelerinde benden bahsetmedi. Ne de benimle ilgili herhangi bir soru soruldu.”
* “Alev Coşkun yazılarımı okuduğundan, TV’den haberdar olduğunu bu şekilde beni tanıdığını söylemiştir ki davayla alakası yoktur. Bu nedende tanıklara baskı yapma gerekçesi artık bir gerekçe olamaz. Ben gözaltına alınıp tutuklandığımda 34 günlük yayın danışmanıydım. Beni bu sözde yardım suçlamasıyla ilişkilendirmek mümkün değil. Sadece 34 gün görev yapmış birisinin bu suçu işlemiş olamaz. Göreve geliş şekli başında tutukluluğum devamını gerektiren ‘kaçınılmaz bağ ve illiyet’ ileri sürülemez. Beni hapiste tutmak için herhangi bir gerekçenizin kalmadığından hareketle sayın mahkemenizden önce tahliyemi istiyor, beraatimi rica ediyorum.”
20.15 Savcı, sanıkların tutukluluk hallerinin devamını istedi. Gerekçe olarak da ‘mevcut delil durumu’ gösterildi.
19.05 Duruşmaya bir saat ara verildi.
19.06 Cumhuriyet’in tutuksuz yargılanan yazarı Aydın Engin Zelyut’a yanıt verdi: “Türkiye’nin en iyi yazarıymış… Tanımıyorum kendisini. Beni Cumhuriyet’e alan İlhan Selçuk’tur.”
19.06 Rıza Zelyut özetle şunları söyledi:
* Ben Cumhuriyet’in geleneksel yoldan ayrıldığını ve operasyon gazetesine dönüştüğünü yazdım. Cumhuriyet gazetesine ilk FETÖ operasyonu 21 Mart 2008’deydi. İlhan Selçuk’un içeriye atılması FETÖ’nün ilk hamlesi. Sayın hazirun, o döndemde SkyTürk’e çıktım ‘İlhan Selçuk ne yazdıysa altına adımı yazıyorum’ dedim. Arkadaşlar, 21 Mart 2008’de kim gözaltına alındı İlhan Selçuk. FETÖ’nün en güçlü olduğu dönemler. Sonra da vakıf üzerinden birileri Cumhuriyet gazetesine el koydu. Kim yaptı? Nuray Mert’i, Can Dündar’ı Aydın Engin’i kim getirdiyse o yapmıştır. Yazarları suçladığım düşünülmesin. 12 haberin sekizi HDP ve Selahattin Demirtaş’tı. Bir gazetenin internet sayfasında HDP ve Demirtaş’ın sekiz haberi olamaz.
* Cumhuriyet gazetesi Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerinin temsil edildiği ve savunulduğu bir cephedir. Bu cephenin ele geçirilmesi gerekiyordu. Oraya yerleştirdiği yazarlarıyla Cumhuriyet değerlerinin içinde bir delik açmak istediler. Onun için FETÖ 21 Mart 2008’de operasyona başlattı, Can Dündar’ın Nuray Mert’in oraya getirilmesiyle işlemin bittiğini zannettiler.
* Benim ‘PKK’yı ya da FETÖ’yü destekliyorsun’ demem mümkün değil. Ama gazetenin yeni Taraf haline getirildiğini görmüş tecrübeli bir gazeteciyim. Gönlümde yatan, Cumhuriyet’in bu badireleri atlatması, arkadaşlarımızın serbest kalması Cumhuriyet’in de cumhuriyetçilere teslim edilmesidir.
* 2008 Aralık’ta Can Dündar hakkında 10 gün yayın yapıldı, İlhan Selçuk da onlardan biriydi. Can Dündar hayatında hiçbir gazetede yayın yönetmeni olarak çalışmadı. Yayın yönetmenliğiyle habercilik başka bir şeydir. Ben Türkiye’nin en iyi köşe yazarıyım.
18:00 Tanık Rıza Zelyut: “Ben kimseyi FETÖ’cülükle suçlamadım. Cumhuriyet’in Atatürkçü çizgiden uzaklaştığını, operasyon gazetesine dönüştürüldüğünü yazdım.”
![](https://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2017/09/alev-coskun.jpg)
Alev Coşkun… Çizim: Berrin Simavlıoğlu / BBC Türkçe
17:30 Sanıklardan Akın Atalay: “Vakfın kuruluşundan bugüne kadar tüm görev yapanlar arasında huzur hakkı adıyla ücret alan tek kişi kendisi midir?” Tanık Alev Coşkun: “Ben AkınAtalay tutuksuz yargılanmalı diyorum, o hala ücretlerle uğraşıyor.”
16:15 Tanıklardan Alev Coşkun (Cumhuriyet Vakfı’nın eski başkan vekili): “Şu anda görülen dava bir ceza davasıdır. Bizim açtığımız dava ile bu dava arasında bir illiyet yoktur. Ben arkadaşlarımız tutuklandığında buna karşı olduğumu söyledim. Benim açtığım davalar olmasaydı bu davanın açılmayacağını söylüyorlar. Bunun baskısını görüyorum.
Murat Sabuncu’yu, Ahmet Şık’ı tanımıyorum. Orhan Erinç 50 yıllık arkadaşım. Turhan Günay… Onun ne işi var bu davada? (Turhan Günay araya girip ‘Sayenizde efendim’ dedi). Ben bu arkadaşlarla çalıştım. Bu arkadaşlardan terörist olmaz, FETÖ’cü olmaz.Tutuksuz yargılanmaları için talepte bulunuyorum.
Vakıf kimseye günlük işlerle ilgili soru sormaz, zaman zaman tirajla ilgili olarak genel yayın yönetmenini çağırıp sorgular.”
15:55 Mahkeme heyeti salona döndü.
15:50 Mahkeme başkanı ayaktakilerin salondan çıkmasını istedi. Avukatlar itiraz edince mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi ve salondan ayrıldı.
15:30 İzleyiciler ve tutuklu yargılanan Cumhuriyet çalışanları mahkeme salonunda yerlerini aldı.
İddianameden
İddianamede, eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, halefi Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel, yazar Aydın Engin, mali işler müdürü Bülent Yener ve muhasebe müdürü Günseli Özaltay’ın ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ suçundan ayrı ayrı 7,5 yıldan 15 yıla kadar; Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve yönetim kurulu üyesi Önder Çelik’in ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ ve ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar; yönetim kurulu üyeleri Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ve Hikmet Çetinkaya’nın ‘silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ ve ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar, muhabir Ahmet Şık’ın ayrıca ‘PKK ve DHKP/C silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme’ suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edilmişti.
Cumhuriyet, terör örgütlerini ‘sevimli gösterme’ye çalışmış
Gazetenin son üç yılda 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı öne sürülen iddianamede yayın politikasının değişmesi suç unsuru gibi anlatılıyor.
Ayrıca gazetenin terör örgütlerini sevimli göstermeye çalıştığı ileri sürülürken ‘FETÖ’nün gazetenin yönetim kademesini ve Cumhuriyet Vakfı’nı ele geçirmeye çalıştığı savunuluyor.
Dahası gazeteci Kadri Gürsel’e darbe girişiminden yıllar önce gelen telefon aramaları bile irtibat olarak kabul edilerek, bu aramaların içinde ‘ByLock’ kullanıcıları olduğu aktarılıp örgütle temasın kanıtı diye gösteriliyor.