MERT YILDIZ
Piyasalarda çalışanlar için en sinir şeydir. Kırk yılın başı güzel bir haftasonu geçirmişsinizdir. Pazar akşamı yatarsınız, sabah kalktığınızda Asya’daki piyasalar allak bullak olmuştur. Her tarafta bir satış vardır.
Çabucak masanıza gelirsiniz, ekranınızdaki tüm piyasalar kırmızıdır. Size de oturup ‘Ben uyurken n’oldu bu piyasalar yahu’ deyip cevabı bulmak kalır.
Bu hafta küresel piyasalarda başlayan dalgalanmayı açıklamak isteyen herkes işe Çin’den başladı. Çin Merkez Bankası’nın ülkenin kurunu zayıflatmaya gitmesi, faizleri indirmesi ve gayri menkul borsasına direkt müdahelesi piyasalar tarafından olumsuz olarak algılandı.
Bir sorun var dendi. Sorunun ne olduğu önemli değildi. Önce Çin borsalarında düşüş başladı, daha sonra Amerikan piyasaları ‘Çin ekonomisi soğuyor, büyüme düşüyor’ diye sattı. Oradan bütün dünyaya salgın gibi depresif bir hava yayıldı.
Borsada düşüş işin fıtratında var…
Aslında piyasalar satmak için mazeret arıyordu. 2009 yılında ABD Merkez Bankası’nın (Fed) parasal genişlemeye gitmesinden ve para basmaya başlamasından beri borsalarda duraksız bir yükseliş vardı. Arada sırada ufak tefek dalgalanmalar oldu tabii ama geçmiş beş yıla baktığınız zaman hemen hemen devamlı yükselen bir çizgi görüyorsunuz. Ama piyasadaki her oyuncu ‘her güzel şeyin bir sonu olduğunu’ bilir. Herkes bu sonun ne zaman başlayacağını bekliyordu.
Fed’in faiz arttırımı bile büyük ölçüde fiyatlanmıştı. Piyasalar heyecanla bir sonraki kötü haberi bekliyordu. Sonunda o haber Çin’den geldi.
Çinliler ne yaptılarsa yaranamadı
Çinli otoritelerin şu anda şaşkınlık içinde olması lazım. Çünkü son bir ayda yürürlüğe koydukları pek çok politikanın piyasaları sevindirmesi gereiyordu. Uluslararası ticarette kurları daha fazla kabul görsün diye IMF’nin de direktifiyle şeffaflığı artırmak için kur fiyatlamasını merkez bankasından piyasalara geçirmişlerdi. Mevduat faizindeki sınırları kaldırmışlardı. Sermaye kontrollerini bile gevşetmişlerdi.
Bunların hepsi piyasa ekonomistlerinin hoşuna gideceği halde piyasada bir şüphe oluştu. “Çinliler bütün bunları yapıyor çünkü ekonomileri çökmek üzere” dendi. Evet ekonomide bir yavaşlama vardı ama böylesine değişiklikler için çok erkendi. Özetle Çinliler ne yaptılarsa yaranamadı.
Çin’de kimse henüz “Yabancı güçler bizi batırmaya çalışıyor” demedi. Hatta bazı kişilerin başarısızlıklardan ötürü istifa edeceği konuşuluyor. ABD’de ekonomi bakanı çıkıp “Borsada düşüş işin fıtratında var” deyip işin içinden sıyrılmaya çalışmıyor. Ekonomiye destek olmak için Fed’in faiz artırımlarını geciktireceği bile konuşulmaya başladı. Ülkelerin olumsuz gelişmelere tepkisinden bile gelişmişlik seviyesini anlayabiliyorsunuz bazen.
Bu düşüşün bize etkisi ne olur?
Yabancı yatırımcı sizi bizi çok tanımaz. Onun için gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler vardır. Çoğu yatırımcı gelişmemiş ülkeler arasında çok ayrım yapmaz. Satacaksa hepsini satar. Çin’i satarken de bizi tutmaz.
Ama herkesi eşit derecede satmaz. Bazı ülkeler vardır ‘muz cumhuriyeti’dir. Onları diğerlerine göre daha fazla satar. George Orwell’in deyişiyini piyasalara uyarlarsak, ‘Her borsa eşittir ama bazıları diğerlerinden daha eşittir.’
Burada önemli olan yabancının satışı değil, onun bize etkisi. Sizin borsanızda yabancının payı düşükse veya dışardan gelen paraya çok bağımlı değilseniz, kendi tasarrufunuz varsa sorun yok demektir.
Ama bizde tam tersi bir durum var. Borsanın yüzde 65’inden fazlası yabancı. Kalanlar da yabancıları takip ediyor zaten. Bir de tabii dışardan gelen paraya çok muhtacız. Her yıl gelirimizin yüzde 25’i kadar parayı dışardan temmin etmemiz gerekiyor. Bu ortamda biraz zor gözüküyor.
Özetle seçim meçim derken dışarısı bu durumdayken bizi çok zor günler bekliyor.