LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
Sevgili CHP’liler,
Ülkemiz açısından zor ve sıkıntılı günler yaşıyoruz.
Bu vesileyle de bu ülkenin evlatları olarak hepimiz elimizden geldiğince bu gidişatı durdurmak için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
İktidar ne yazık ki eleştirileri, uyarıları dikkat alacak durumda değil.
Yani ne yaparsak yapalım iktidarı yanlışlarından vazgeçiremiyoruz.
Dilimiz döndüğünce, imkan buldukça AK Parti’ye o veren insanlara ulaşıp durumun vahametini anlatmaya çalışıyoruz. Onları ikna etmeye, onları da bu endişenin, bu gidişatı durdurmak için verilen çabanın ortağı yapmaya çalışıyoruz.
Sevgili CHP’liler,
İktidarda AK Parti var. Ana muhalefet görevi sizin partinizde.
Bu nedenle ülkenin gidişatıyla alakalı endişe duyanların gözü kulağı sizin partinizde.
Esasında hepimizin her partiden beklentisi var. Olmalı da.
Çünkü siyaset toplum için yapılır. Bir mahallenin, bir kesimin değil, toplumun tümünün sorunlarını çözmek için yapılır.
Bu nedenle hepimizin bütün siyasi partilerden sorunlarımızın çözüme dair işler yapmasını bekleme hakkı var.
Fakat dediğim gibi ana muhalefet görevi sizin partinizde olduğu için sorumluluğun en büyüğü size düşüyor.
Gidişattan şikayetçi olan herkes partiniz bir şey yapsın diye yıllardır bekliyor.
Ana muhalefet konumunda olduğunuz için ster istemez bütün siyasi, meşru çabaların odağında sizin partiniz var.
Yani siz iyi olun, siz başarılı olun, siz toplumla diyalog kurun, siz toplumun bütün kesimlerini ikna edin, siz bir alternatif haline gelin ki bir çıkış yolu bulalım diye herkes kendince katkı sunmaya çalışıyor.
O herkesin içinde bu ülkenin bir evladı olarak ben de varım.
Baştan belirteyim: İktidarda CHP olsaydı ve böyle demokrasi dışı, hukuku hiçe sayan işleri CHP yapsaydı AK Parti de ana muhalefet olsaydı, demokrasiyi ve özgürlüğü savunsaydı, bugün sizin partinizden beklediğim sorumluluğu onlardan da bekler, bunun için elimden geleni yapardım.
Benim açımdan mesele parti meselesi değil, ülkenin selameti, insan gibi yaşama, demokrasi, özgürlük ve adalet gibi değerlerdir.
Bunu kimin sağladığı önemli değil.
Hiçbir partinin taraftarı da değilim karşıtı da.
Benim için evrensel değerleri savunan bütün partiler aynıdır.
Ülkemize yönetici seçerken kimlik, inanç, mezhep, ideoloji gibi değerleri değil, liyakati esas alıyorum. Yani işini iyi yapan herkesin başımın üstünde yeri var.
Sevgili CHP’liler,
Hepiniz teşkilatlarda, mahallelerde ülkemiz daha iyi olsun diye bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz.
Zaman zaman bu çalışmalarınıza bizi de davet ediyorsunuz.
Konferans, söyleşi davetlerinizi elimden geldiğince geri çevirmemeye çalışıyorum.
Çünkü istiyorum ki bu ülkede hepimiz dostça, kardeşçe, eşit özgür bireyler olarak, insan gibi yaşayalım.
Davet edildiğim toplantılarda önerilerimi de eleştirilerimi de Kemal Bey’in kendisine söylüyorum.
Sağolsun bütün eleştirilerimi de büyük bir olgunlukla karşılıyor.
Bütün bunları sizin partinizden milletvekilliği, belediye başkanlığı… bir makam kapmak için yapmıyorum.
Ne böyle bir talebim oldu ne bunu ima edecek türden bir konuşmam; ne de beklentim var.
Yani ana muhalefet partisi daha iyi olsun, başarılı olsun diye kendimce katkı sunmaya çalışıyorum.
Fakat sevgili CHP’liler, sizin davetlerinize “Evet” deyip katıldığımız için, toplantılarınıza gelip görüşlerimizi açıkladığımız için kimi partililerinizin akıl almaz hakaretlerine uğruyoruz.
Kimi partilileriniz ben ve benim gibi birçok kişinin toplantılarınıza katılmasından rahatsız oluyor.
Adalet Kurultayı’na katıldık diye alenen hakaret ediyorlar.
Ve üstelik sunulan bir fikri beğenmedikleri ya da bir öneriyi yanlış buldukları için karşı çıkmıyorlar.
Kimimiz geçmişte dindar camiada olduğu için, kimimizi liberal gördükleri için, kimimizin ise merkez sağdan gelmesini gerekçe göstererek hakaret ediyorlar.
“Filan liberal niye geldi?”, “Falan sağcı niye katıldı?”, “Filan muhafazakarın ne işi var orada?” gibi farklı görüşten bütün katılımcılara karşı akıl almaz hakaretler ediyorlar.
Mesela geçtiğimiz günlerde CHP’li bir milletvekili yazdığı bir yazıda benim gibileri kastederek şöyle diyor: “CHP, kendi mahallesinde tutunamayanları Adalet Kurultayı’na davet ederek bir yere varamaz.”
Böyle mi düşünüyorsunuz, mahallemizde tutunamadığımız için mi buradayız?
Onur, haysiyet, değerler, ülke hassasiyeti… bütün bunlar için değil de tutunamadığımız için mi sizin davetlerinize katılıyoruz?
Milletvekilliği adaylık sıralamasını beğenmediği için partideki bütün görevlerinden istifa eden bir başkası ise benim gibileri partinizde bir makam kapma çabası içinde olmakla suçluyor.
Bunlar bir kişi, iki kişi değil, böyle onlarcası var.
“Bunları ciddiye alma, işimize bakalım” dediğinizi duyar gibiyim.
Bu insanları ben ciddiye almıyorum. Yazdıklarına, söylediklerine zerre kadar kıymet vermiyorum.
Ama onları siz ciddiye alıyorsunuz. Siz vekil, parti meclisi üyesi, belediye başkanı yapıyorsunuz, siz kanaat önderi sayıp el üstünde tutuyorsunuz.
Hem bizi davet ediyorsunuz, diğer taraftan da benim gibilere “Ne işiniz var burada?” diyenleri el üstünde tutuyorsunuz.
Burada bir terslik yok mu sevgili CHP’liler?
Benim önerime, katkıma bile tahammül edemeyen, kategorik olarak karşı çıkan, benden gelecek her türlü faydayı koşulsuz reddeden insanları baş tacı yapan bir parti benim oyumu istiyor.
Lütfen söyler misiniz ben ve benim gibi insanlar, böyle kimseleri el üstünde tutan bir partiye nasıl güvensin? Siz olsanız güvenir misiniz?
Ne zamana kadar böyle devam edeceksiniz? Ne zamana kadar Türkiye’yi mahallelerden ibaret sanan bu sakilliğe bağlı kalacaksınız?
Siz tabanda canla başla çalışırken emeğinizin böyle hovardaca harcanmasına daha ne kadar göz yumacaksınız?
AK Partililere “Niye orayı terk etmiyorsunuz?” deyip terk edenlere de “Tutunamadığı için terk etti” diyen bu sakilliği, akıl yoksunluğunu ne zamana kadar koruyup el sütünde tutacaksınız?
Oradan oy almayacaksanız, buradan oy almayacaksanız kimden oy alacaksınız?
Nasıl iktidar olacaksınız?
Onlarca yıldır ‘Aman biri gelmesin de benim yerim tehlikeye düşmesin’ sığlığıyla herkesi uzaklaştıran bu dar görüşlü, takıntılı insanlarla nereye varacaksınız?
Sevgili CHP’liler,
Mahalleler yok artık, Türkiye var.
Mahallelerimizde yaşadığımız, Türkiye’yi ortak bir dert yapamadığımız için bu haldeyiz.
Mahalle, ‘biz ve onlar’ anlayışının sürdürülmesine daha ne kadar devam edeceksiniz?
“Oyumuzu niçin bir puan bile artıramıyoruz?”, “Niye biz iktidar olamıyoruz?”, “Niye bu toplumun büyük çoğunluğu bize inanmıyor, bize güvenmiyor?” sorularını kendinize ne zaman soracaksınız?
Sorunlarımızın çözülemez hale gelmesinin tek sorumlusu iktidar değil, topluma güven veren bir muhalefetin olmamasıdır da.
Bu insanlar sadece bize değil, size umut bağlayan toplum kesimine, size, bize… hepimize kötülük yapıyorlar?
Bunu daha ne kadar göz ardı edecek, buna daha ne kadar izin vereceksiniz?