Çağdaş Hukukçular Derneği’ne göre (ÇHD) polisin ‘görüntü yasağı’ genelgesi hukuken ‘yok hükmünde.’

Emniyet Genel Müdürlüğü, cep telefonuyla ses ve görüntü alan kişilerin engelleneceğini ve haklarında yasal işlem yapılacağını belirten bir genelge yayınlamıştı.
ÇHD, söz konusu genelgenin hukuken ne ifade ettiğini şöyle açıkladı:
“‘Genelge’, bir adsız idari işlem olup içeriğinde bir kanunun herkese uygulanma biçimini düzenliyorsa yönetmelik gibi değerlendirilir. İşkence ve kötü muamele durumlarını da içeren, ülke geneline yaygın bir ses ve görüntü yasağı, ‘genelge’ adı altında çıkarılmış olsa da esasen bir ‘yönetmeliktir’ ve yönetmeliklerin taşıması gereken niteliklere sahip olmalıdır.
Ses ve görüntü kamu görevlisi tarafından alınıyorsa, bu işlemin adı ‘teknik takiptir’ ve CMK.m.140 hükmüne uygun icra edilmesi gereken adli bir işlem söz konusudur. Bu hüküm, basın açıklamalarında/sokak gösterilerinde çoğu zaman özel telefonları ile ‘mahkeme kararı‘ olmaksızın çekim yapan kolluk tarafından sıklıkla ihlal edilmektedir. Adli bir işlem olan teknik takip konusunda yönetmelik dahi çıkarılamaz. Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan Yönetmelik de yakın tarihte iptal edilmiştir. (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 20.05.2019 tarih ve 2017/2123E., 2019/2471K.) OHAL KHK’sı ile getirilmeye çalışılan yeni yönetmelik çıkarma yetkisi girişiminin akıbeti ise hukuken belirsizdir. Adalet Bakanlığı henüz bir işlem tesis etmemiştir.”
‘Meşru savunma, emniyet ‘genelgesi’yle yasaklanamaz’
“İşkence, hakaret, kötü muamele, tehdit ve bunun gibi hukuka aykırılıklara karşı ses ve görüntü alma işleminin adı meşru savunmadır” denen açıklamada, Türk Ceza Kanunu’nun 25’inci maddesinde ‘meşru savunma ve zorunluluk hali’ başlığıyla tanınan bu hakkın, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ‘genelgesi’yle yasaklanamayacağı aktarıldı.
Anayasa hukukçusu Prof. Kemal Gözler’in İdare Hukuku isimli kitabından, “‘İnsanlık onuru’ kişinin kendisine ve başkasına yapılan zulme boyun eğmemesini gerektirir; zulüm normalleştirilemez. İnsanlık onuru, kamu düzenindendir” ifadesi alıntılanarak şöyle devam edildi: “Kolluğun özel alanı kendi evidir; hukuka aykırı işlemi görevi değildir. ‘Zor kullanmada sınırın aşılması’ hallerinde dahi kolluk eyleminin görüntü altına alınması bir yana, bu fiillerden dolayı kolluğun yargılanması için soruşturma izni de gerekmez. (Anayasa Mahkemesi, 17.03.2021 tarih ve 2017/37237 Başvuru sayılı karar) Diğer yandan işkence, zamanaşımına uğramayan ve engellemeyen kamu görevlisinin de uygulayanla aynı derecede sorumlu olduğu bir suçtur. Suça direnmek haktır.
Söz konusu genelge, bir idari işlemin sahip olması gereken ‘yetki, şekil, sebep, konu ve amaç’ unsurlarının tümü açısından sakattır; ulaştığı bu hukuka aykırılık derecesi itibari ile hukuken ‘yok hükmündedir.’ Kimse bu genelgeye aykırı hareket ettiği için suçlanamaz, engellenemez. Bu genelgeye göre işlem yapan kolluk görevlileri, açıkça kanuna aykırı emri icra eden kamu görevlisi durumuna düşeceklerdir. (Anayasa.m.137)
Tüm halklarımızı, hukuk kamuoyunu ve baroları gerekli duyarlılığı göstermeye; tüm yurttaşları, kamu görevlilerinin suç işlediği anlarda kameralarını açık tutmaya davet ediyoruz.”