AB üyeliğinin, en azından şimdilik akamete uğramasıyla kaçan fırsatlar saymakla bitmez. AB uyumu bu “sağlıksız” topraklar ilaç gibiydi. Kalkınmakta olan bir ekonominin her kalkınan ülkede tekrarlanan hatalardan azade olması için fırsattı. İslam ile demokrasinin bağdaşamaz olduğu önkabulünün çöpe gitmesi için fırsattı. Tarihinin hiçbir aşamasında Hıristiyanlık dışı bir inançla eşit olmayı kabullenememiş Batı Avrupa için fırsattı.
Fırsatlar kaçtığı gibi Türkiye totaliter yola girdi. Yine de bugün, topluma “yeni” bir deli gömleği giydirmeye çalışan iktidarın çabası nafile. Toplum uyandı ve kudretlendi bir kere. 2002 sonrasında tuzbuz olan yapay ulus tarifinin ihyası ne kadar mümkün değilse 2002 sonrası Türkiye toplumunu zapt-u rapt altına almak da o kadar mümkün değil. Özetle, ne iktidarın Yeni Türkiyesi ile çakma Osmanlısına ne de ulusalcıların yapay Türkiyesine dönmek mümkün. Sonunda Türkiye dönüp dolaşıp AB’ye geri dönecek, zira bugünkü devasa illüzyona rağmen gidecek yeri yok. Ne var ki AB’siz geçiş dönemi (ya da faşizmden çıkış) çok sert olacak, belki ilk kez Türklerin bedel ödemesiyle yeni toplumsal kontrata vasıl olunacak.