Bir yandan Türkiye’deki Kürtlerin yaşadığı kentler yakılıp yıkılıyor, katliam boyutunda sivil ölümleri gerçekleşiyor. Diğer yandan Suriye Kürtlerinin oluşturduğu kantonlara karşı açılan diplomatik cephe neredeyse askeri cepheye dönüştürülüyor.
Bir de bu tabloya ateşkesin yürürlüğe girmesine bir gün kala, sanki Suriye’de cephe açmış gibi “Bu ateşkes bizim için bağlayıcı değildir” sözünü ekleyince yaşanılanlar daha da açıklayıcı olur.
Halbuki Türkiye yönetimi Suriye’de Esad’ı devirmek üzere yola çıkmıştı. Ancak şimdi gelinen noktada “Zalim Esed” unutulmuştu sanki. Artık Türkiye’nin Suriye’de görünen en belirgin sorunu özerk yönetimlere kavuşan Kürtler’di.
Yaklaşık 3,5 yıl önce, 5 Eylül 2012’de Şam’da namaz kılacağı günleri “yakın” buluyordu Erdoğan:
Görünen o ki, AKP’nin ülkeyi yönetme biçimi de, dış politikadaki “stratejik derinliği” de büyük bir başarısızlığa uğradı. Dimyat’taki pirince gözünü dikip evini bulgursuz bırakan müflis tüccarı oynuyorlar şimdi; Şam’da namaza giderken, evdeki Kürtten oldular!