70’inci Cannes Film Festivali’nde Fatih Akın’ın ‘In the Fade’ filmindeki rolüyle ‘En iyi kadın oyuncu’ ödülünü göğüsleyen Alman aktris Diane Kruger, Akın’ın kendisine ‘hayatının rolü’nü verdiğini söyledi.

Fotoğraflar: Reuters
Kruger, Altın Palmiye için de yarışan ‘In The Fade’de kocası ve küçük oğlunu ırkçı bir bombalama olayında kaybeden Katja Şekerci isimli bir kadını oynuyor.
Cumhuriyet’ten Esin Küçüktepepınar’a konuşan Kruger, rolü ve Akın’la ilişkisini, “Bildik imajımın dışına taşabileceğim, sınırlarımı sonuna kadar zorlayacağım fırsatı Fatih Akın verdi. Bir nevi hayatımın rolü oldu. Zorlayıcı ve istediğini almak için sizi sürekli iteleyen bir yönetmen. Sıradanlıkla ilgilenmiyor. Elbette ben de teslim oldum. Kardeş gibi sevdik birbirimizi” diye anlattı.
- Fotoğraf: Reuters
Röportaj sırasında bir gece önceki partide eğlence uzadığı için gözlüklerini çıkarmak istemeyen Kruger, “Müsadenizle, ayıp olmazsa çıkarmayayım” diyerek izin de istedi.
‘Almanya’nın en önemli ve yaratıcı sineması’
Akın’la Kruger, bundan beş yıl önce yine Cannes’da tanışmışlar.
Kruger, daha önce Altın Ayı kazanan, Almanya’nın popüler yönetmenlerinden Akın’la çalışmayı çok istediğini belirterek, “Beş yıl önce tam da buradaki bir partide tanışmıştık. Fatih’le çalışmayı öylesine çok istiyordum ki, itiraf edeyim iki üç tane ‘shot’ attıktan sonra yanına gidecek cesareti ancak topladım. Bakmayın, çok utangaç bir insanım ve hayatta bir yönetmene giderek rol istemedim. Ama şu an bence Almanya’nın en önemli ve yaratıcı sinemacısı, denemeye değerdi. Beş yıl bekledim ama iyi ki gitmişim” dedi.
Film, Almanya’da sekizi Türk 10 kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı örgüt NSU üyelerinin yargılandığı davadan esinlenerek kaleme alınmış.
‘Sıkıcı kasabamdan kaçmam gerekiyordu’
Son dönemde yeniden yükselen neo-Nazizm ve İslamofobi meselelerine de dikkat çeken filmin finalinde ‘meselenin önemini gereksizce ikna etme çabasına girip girmediği sorusunu’ yanıtlayan Kruger şöyle konuştu: “Herkesin düşüncesi kendine, siz Katja Şekerci’nin yerinde olsanız ne yapardınız, bunu düşünün. Bence hayal etmek dahi acı veriyor. Zaten bu güzel günde, şan ve şöhret ortamında, bu tür acılardan konuşmak, rolümün hakkını nasıl da vermeye çalışmamdan söz açmak dahi absürd ama hiç değilse bu tür filmler farkındalık yaratıyor, bu da insana bir parça iyi geliyor.”
Kruger henüz 15 yaşındayken Almanya’nın küçük bir kasabasından Paris’e gitmiş, amacını “Ne istediğimi bilmiyordum ama çok azimli ve iddialıydım. O hiçbir şeyin olmadığı, bir yeniyetme için öldürücü derecede sıkıcı kasabamdan kaçmam ve hayatımın amacını bulmam gerekiyordu” diye anlattı.
Türkleri tanımak için Hamburg’a yerleşmiş
Bale yapan, sanat tarihi okuyan Kruger, ardından mankenlik ve oyunculuk kariyerine başlamış. “Çocukluğumda çevremizde hiç mülteci aile yoktu, Türklerle bir bağlantım, kültürlerini tanıyacak fırsatım olmadı. Sonrasında da zaten hep Almanya dışında yaşadım” diyen Kruger, Akın’ın filmine hazırlanmak için bir süre Hamburg’da yaşamış: “Çünkü Türkiye’den gelenlerin kültürünü, gelenek ve göreneklerini gerçekten anlamak için buna ihtiyacım vardı.”
Kruger, ‘Merhaba’ gibi basit gündelik sözcükleri de bu dönemde öğrenmiş.