CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com
@canancoskun
MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin davada yargılanan gazeteci Can Dündar’a ‘casusluk’ suçundan 18 yıl dokuz ay, ‘FETÖ’ye yardım’ suçundan da sekiz yıl dokuz ay hapis cezası verildi.
Mühimmat yüklü MİT TIR’larının durdurulup aranmasıyla ilgili 29 Mayıs 2015’te Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan haberi nedeniyle kaçak ilan gazeteci Can Dündar hakkında süren davada hüküm açıklandı.
Davanın başladığı Mart 2016’dan bu yana izleyiciye ve basına kapalı yürütülen davanın 13. duruşması bugün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Dündar’ın avukatlarının heyetin tarafsız ve adil olmadığı, savunmayı şekli bir figür olarak görmesi ve kararın siyasi otorite tarafından belirlendiği gerekçesiyle katılmadığı duruşmaya MİT ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatları katıldı.
Davada hükmün açıklanması sırasında basın mensupları duruşma salonuna alındı.
Hakim Akın Gürlek’in okuduğu karara göre Dündar, iki suçlamayla toplamda 27.5 yıl hapse mahkum edildi. Dündar hakkında hükümle birlikte tutuklama kararı da verildi. Ayrıca Dündar’ın MİT’in ve Erdoğan’ın avukatlarına 8 bin 200 lira vekalet ücreti ödemesine, yargılama gideri olarak da Hazine’ye 7 bin 139 lira ödemesine hükmedildi.
Gürlek, ‘devletin gizli kalması gereken bilgilerini casusluk maksadıyla temin etmek’ suçlamasıyla verdikleri cezaya ‘Dündar’ın duruşmadaki tutum ve davranışları, yargılama sürecinde yurtdışına gitmesi, yargılama sürecinde sosyal medyadan yayınladığı videolar ve yaptığı paylaşımlar ile pişmanlık duymadığının anlaşılması’ gibi gerekçeler üretti. Örgüte yardım suçlamasıyla verdiği cezaya ise Türkiye’nin ‘teröre destek veren ülke konumuna düşürülmesi, örgüt lehine oluşturulan algının boyutu, haberin örgüt tarafından kullanılarak uluslararası arenaya taşınması’ gibi gerekçeler gösterdi.
Ne olmuştu?
Dündar’ın yargılanmasına neden olan ‘İşte Erdoğan’ın Yok Dediği Silahlar’ başlıklı haber Cumhuriyet gazetesinde 29 Mayıs 2015’te yayımlandı. Gazetenin internet sitesinde de TIR’daki aramaya ilişkin video görüntüleri yayınlandı. O günlerde İstanbul başsavcı vekili olan İrfan Fidan, haberin yayınlandığı gün Dündar hakkında soruşturma başlattı ve habere de erişim yasağı getirdi. İki gün sonra da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, katıldığı bir canlı yayında Dündar için “Bedelini ödeyecek, öyle bırakmam onu” dedi.
Dündar hakkında soruşturma başlatılmıştı ancak bir türlü ifadesinin alınması için adliyeye veya Emniyet’e çağrılmadı. Bu arada o günlerde gazetenin Ankara temsilcisi olan Erdem Gül de söz konusu TIR’larla ilgili bir haberi nedeniyle soruşturmaya dahil edildi. O habere de erişim engeli getirildi.
Seçim ayarlı soruşturma
Haberlerden sonra 7 Haziran 2015’te genel seçimler yapıldı. Bu seçimde AKP ilk defa sandıktan iktidar partisi olarak çıkamadı. Ancak koalisyon hükümeti kurulamadı ve seçimin 1 Kasım’da yenilenmesine karar verildi. Bu beş aylık süreç, Türkiye tarihinin en kanlı terör eylemlerine sahne oldu. 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP yine meclis çoğunluğunu yakaladı.
Seçimin üzerinden bir ay geçmeden aylardır beklenen ancak bir türlü gelmeyen ifadeye çağrı kağıdı Cumhuriyet gazetesine ulaştı. Can Dündar ve Erdem Gül, 26 Kasım 2015’te çağrı üzerine gittikleri adliyeden tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne götürüldü. Üç aylık tutukluluk Anayasa Mahkemesi’nin 25 Şubat 2016’da verdiği hak ihlali kararıyla bitti.
‘Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum’
Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile ilgili 28 Şubat’ta sessizliğini bozdu ve “Ben Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” dedi. Erdoğan, açıklamasında “Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi” demişti.
Mahkeme heyetine müdahale
Davanın 25 Mart 2016’da görülecek ilk duruşmasına günler kala mahkeme heyetine müdahaleler başladı. İlk hamle o zamanki adıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan (HSYK) geldi. HSYK, mahkemede ikinci bir heyet görevlendirmişti. İlk heyet, yalnızca MİT TIR’ları, Hrant Dink cinayeti ve Tahşiye soruşturmasında kumpas kurulduğu iddiasıyla açılan davalara bakacaktı.
Bu hamleden sonra o dönem İstanbul başsavcısı olan Hadi Salihoğlu, duruşmaya iki gün kala duruşma savcısını değiştirdi. Salihoğlu, Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nda görevli Evliya Çalışkan’ı mahkemeye atadı. Çalışkan da, açıkladığı esas hakkındaki mütalaasıyla Dündar’a 25, Gül’e 10 yıl hapis cezası verilmesini talep etti.
Adliye önünde silahlı saldırı
Davada hüküm 6 Mayıs 2016’da açıklandı. Devletin gizli kalması gereken belgelerini açıkladığı gerekçesiyle Dündar’a beş yıl 10 ay, Gül’e beş yıl hapis cezası verildi. Hükmün açıklanmasından önce verilen arada Dündar, adliye önündeki meydanda silahlı saldırıya uğradı. Dündar’a bir şey olmadı ancak NTV muhabiri Yağız Şenkal ayağından yaralandı. Saldırganı Dündar’ın eşi Dilek Dündar ve CHP Milletvekili Muharrem Erkek etkisiz hale getirdi.
Yargıtay hükmü bozdu
Mahkemenin verdiği karar sonra Yargıtay tarafından bozuldu. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, karara ilişkin incelemesinde, Dündar hakkında 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngören ‘gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme’ suçundan hüküm kurulması gerektiğine karar verdi.
Daire, Gül’e ilişkin değerlendirmesinde ise yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatına karar verilmesi gerektiğini belirtti. Gül hakkındaki dava, Basın Kanunu’nda hükmedilen dört aylık hak düşürücü süre göz önünde bulundurularak düşürüldü. Dündar hakkındaki yargılama ise sürdü.