Seçimi “Haramiler kaybeder” umuduyla bekleyip dün sabah umutsuz uyananlarla, “Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiş” diye dalga geçiyorlar. Halkın sağduyusuna güvenmemiz, belgelenmiş soygunu hemen cezalandıracağını zannetmemiz, ülkemiz için bir ‘darı ambarı’ hayal etmemiz doğal…
Ama bu, halkı tanımadığımız anlamına gelmez. Yalanın gücünü biliyoruz; o gücün parayla buluşunca nelere kadir olduğunu da… Bundan ibaret değil elbet: Başbakan’ın her gittiği kentte, muhaliflerine bir güzel giydirdikten sonra, illa ki yerel sorunlardan ve oraya yapılan yatırımlardan söz etmesi, buna karşın muhalefetin sadece şikâyetle yetinmesi, daha iyisini yapacakları ümidini vermemesi…
Büyük Şehir Yasası’nın kentlerin çeperlerinden AK Parti’ye oy devşirmesi… Önce cemaat çatışmasında “Dinimize saldırıyorlar” öcüsünün, son anda da Dışişleri kaydıyla “Milli güvenliğimiz tehlikede” paniğinin tetiklemesi, bu paniğin “Hırsız var” feryadını örtmesi… Hükümetin bu paniği bayraklı reklamlarla desteklemesi… “Çöpümüz daha iyi toplansın” diye yapılan bir yerel seçimi referanduma dönüştürüp kutuplaşmayla kitlesini tahkim etmesi… Birçok başka etmenle birlikte bu sonucu hazırladı.
Ağlaşmanın vakti değil. Bundan da ders alıp “önümüzdeki seçimlere bakacağız.” Gücümüzü yabana atmayacağız: