Gezi Parkı davasında 18 yıl hapse mahkum edilerek tutuklanan avukat Can Atalay’ın milletvekili seçildikten sonra tahliye edilmemesi nedeniyle meslektaşları ve arkadaşları İstanbul Barosu önünde oturma eylemi yaptı. Eylemdeki açıklamada, Yargıtay’ın Atalay’ın tahliye talebini reddettiği kararıyla topluma “Hukuk güvenliği yoktur” mesajı verdiği kaydedildi.
Yargıtay başsavcılığı, Gezi Parkı davasında temyiz talepleriyle ilgili görüşünü 7 Temmuz’da açıklamış, mimar Mücella Yapıcı dışındaki beş kişinin mahkumiyet kararının onanması, TİP’ten Hatay milletvekili seçilen avukat Can Atalay’ın da tahliye edilmesi gerektiği görüşüne katılmadığı belirtilmişti. Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, Atalay’ın tahliye talebini reddetmiş, bu karara karşı yapılan itiraz da 4’üncü Ceza Dairesi tarafından reddedilmişti.
‘Kararın arkasında siyasi amaçlar var’
Can Atalay’ın meslektaşları ve arkadaşları yaptıkları açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkındaki yargılamanın durması ve salıverilmesi talebinin reddedilmesiyle ilgili hak ihlali kararı vereceğinin bilinmesine karşın Yargıtay’ın kısır döngüyü tekrar etmesinin izah edilemediğini söyledi. Yargıtay’ın kararıyla ilgili şöyle dendi:
“Salıverilme istemini oybirliği ile reddeden kararın arkasında sadece hukuki saikler ve nedenler olmayıp, literatürde ‘düşman ceza hukuku uygulaması’ olarak adlandırılan siyasi amaçlar ve saikler olduğunu değerlendiriyoruz.”
‘Konu Atalay’ın özgürlüğü meselesini aştı’
Atalay’ın arkadaşları ve meslektaşları, Yargıtay’ın TİP milletvekili Ahmet Şık hakkında seçilmeden önce yargılandığı Cumhuriyet gazetesi davasıyla ilgili hükmün bozulması gerektiği yönünde karar verdiğini anımsattı. Açıklamada, Şık’la ilgili Yargıtay kararında imzası bulunan bir üyenin Can Atalay’la ilgili kararının aksi yönde olmasına dikkat çekilerek, şunlar kaydedildi:
“Bir Yargıtay üyesinin, benzer nitelikteki suçlamalarla yargılanan ve aynı partiden milletvekili seçilmiş iki kişiden birinin yargılamasında, ‘kanunun ve anayasanın gereği böyledir’ derken, aradan birkaç ay geçtikten sonra diğerinin yargılamasında ise ‘hayır böyle değildir, şöyledir’ diyerek tam zıt yönde bir karara imza atmasındaki izahı kabil olmayan bariz çelişkiyi kamuoyunun dikkatine ve değerlendirmesine sunuyoruz. Bu etik ihlalin nedenini merak ediyoruz. Konu artık Can Atalay’ın özgürlüğü meselesini çoktan aşmış bulunmaktadır. Konu artık Hatay halkının iradesi, parlamentonun itibarı meselesinin de ötesine geçmiştir. Bunların yanı sıra bu ülkede yaşayan her bireyin hukuk güvenliği, yargının saygınlığı ve otoritesini de doğrudan ilgilendiren boyutlarıyla hepimizin önünde duran bir büyük imtihana dönüşmüştür. Anayasa Mahkemesinin, daha önce aynı konuda verdiği kararlar doğrultusunda ve gecikmeksizin bu haksızlığı bitirecek bir karar vermesini umut ediyoruz.”