Var olan ekonomik yapı, kâr döngüsü ve hırsı, bu değişimi her zaman sınırlı düzeyde tutacak gibi görünüyor.Bizim yeni bir bakışa ihtiyacımız var, verili olan düşünce sistemleri ve önkabullerden çıkmamıza yardımcı olacak ahlaki bir dönüşüme. Bunu, doğa ve tarih temelli bir ekolojik anlayışla gerçekleştirebiliriz, ucu açık bir biçimde doğayı ve tarihi yeniden tanımlayarak. Yoksa bu belirsizlikler ve karanlık içinde rotasını yitirmiş, oradan oraya savrulan, otoriter ve totaliter rejimlerin hoşuna giden nihilistik bir atmosfer içinde distopik gelecek tahayyülleriyle oyalanıp duracağız.
Alain Badio, seminerlerinden birisinde, modern dünyada gerçek bir uygarlığın olmadığını söylemişti. Bu yüzden modern dünyanın sadece değişim ve yaşam mücadelesinden ibaret olduğunu… Uygarlık yoksa, geleneğin de olamayacağını; geleneğin sadece statik, baskıcı ve muhafazakâr yüzüne tanık olduğumuzu… Yeni geleneğin dinle değil, felsefeyle mümkün olabileceğinin altını çizmişti. Yeni bir uygarlık anlayışının ancak bu sayede mümkün olabileceğini… Değişime dair düşüncelerin değişmesine ihtiyaç var.