MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Boğaziçi Üniversitesi’nin ‘kayyım’ yönetimi moleküler biyoloji ve genetik bölümü öğretim üyesi Dr. Tolga Sütlü’yü görevinden uzaklaştırdı. Gerekçe olarak Akşam ve Yeni Şafak gazetelerinde Sütlü’yle ilgili yer alan iki haberi gösterdi.
Kayyım yönetimi kendilerine karşı çıkan direnişçilerden intikam almaya ve kurtulmaya devam ediyor. Bir yandan adrese teslim kadrolara, liyakatsiz atamalar yapan yönetim, diğer yandan alanında bilinen, tanınan, saygı gören bilim insanlarından ‘ayak oyunları’yla kurtulmaya çalışıyor. Çok sayıda, ders vermeye devam eden emekli öğretim üyeleri, öğretim görevlisi, yabancı öğretim üyelerinin sözleşmelerini iptal eden kayyım, Sütlü’yle birlikte ilk kez bir öğretim üyesinin sözleşmesini iptal etti.
Sebep üretildi
Sütlü’nün direnen öğretim üyeleri arasında yer almasından rahatsız olanlar adım adım operasyon yürüttü. Üniversite öğretim üyeleriyle üç yılda bir sözleşmesini yeniliyor. Sütlü’nün de sözleşmesinin yenilenme zamanı gelmişti. Çalışmaları değerli ve önemliydi. Bunları bahane ederek sözleşme feshi yapamayacaklarına göre başka bir bahane bulmaları gerekecekti.
Sütlü, kampüste içki içen ve afis asan öğrencilere açılan disiplin soruşturulması için oluşturulan komitede görevlendirilmiş ancak kabul etmemişti. Bu da mimlenmek için bir nedendi.
Operasyon ‘sebep üretmek’le başladı. Kanser ve Covid-19 aşıları üzerine çalışan Sütlü’yle ilgili kayyımın yürüttüğü operasyon ve taktikler bildik. Önce Akşam ve Yeni Şafak gazetelerinde peş peşe yayımlanan, birbirinin aynı, yalan ve çarpıtma haberlerle hem itibar suikasti yapıldı hem de sözleşmenin yenilenmemesi için sebep üretildi.
Sütlü’yü tanıtalım. Kadıköy Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra Türkiye 11’incisi olarak kazandığı Sabancı Üniversitesinde Moleküler Biyoloji Bilimleri ve Biyomühendislik programında burslu öğrenim gördü. Master çalışmalarını Stokholm Üniversitesi ve Karolinska Enstitüsü’nde tamamladı. Doktora için TÜBİTAK bursuyla Avrupa’nın en prestijli ve büyük tıp üniversitelerinden Karolinska Enstitüsü’nde Hücre ve Gen Tedavisi Merkezi’ne girdi. 2005-2012 arasında enstitüde çalışmalar yaparak doktorasını aldı. 2014’de mezun olduğu Sabancı Üniversitesi’ne döndü. 2019’da istifa eden Sütlü, aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi’ne başvurdu. Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’ne kabul edildi. Sadece TÜBİTAK’dan dört ayrı araştırma fonu alan Sütlü, özellikle kanser aşıları üzerine çalışıyor. Bölümün Covid-19 aşı çalışmaları ekibinde yer aldı.
Dört sene önce kapanan mesele raftan indirildi
Nasıl olduysa, dört sene önce kapanan bir mesele tozlu raflardan indirildi ve gazete sayfalarına taşındı. İlk adım geçtiğimiz 17 Temmuz’da hükümete yakın Akşam gazetesinde yayınlanan haberle atıldı. Peşinden hemen ikincisi geldi. 21 Temmuz’da bir başka yandaş yayın organı Yeni Şafak’ta benzer bir haber yayımlandı.
Her iki haberde yer alan iddiaya göre, Sütlü ‘Karolinska Enstitüsü’nde yapay organ nakli vaadiyle hem akademi dünyasını hem de hastaları dolandıran Paolo Macchiarini isimli dolandırıcı cerrahın çalışmalarının Türkiye ayağını yöneten akademisyen.’ Haberlerde, Sütlü bir hastanın ölümünde sorumluluğu varmış gibi gösteriliyordu. Oysa ki enstitü kendisinin sadece bir doktora öğrencisi olarak katıldığı ve makale olarak yayımlanan çalışmayla ilgili 2011’de soruşturma başlatmış, 2018’de tamamlamıştı.
Sütlü soruşturmada ifadelerini vermiş, savunmasını yapmış, suçlu bulunmamış ve herhangi bir ceza almamıştı. Sadece bazı yazarlarla birlikte ‘kabahatli’ (blameworthy) bulunmuştu. Çalışmanın İsveç’teki kısımlarında, hastalarla en ufak bir teması olmayan, laboratuvar aşamalarında çalışan bir doktora öğrencisiydi. Haberlerde geçen Türkiye’den gelen ve hayatını kaybeden hasta, ameliyat edilen ilk hasta değildi. Sütlü’nün de içinde yer aldığı tek yayın ameliyat edilen ilk hastayla ilgiliydi. Öte yandan soruşturmada Sütlü’yle birlikte kabahatli bulunan hocası Evren Alıcı halen Karolinska Enstitüsü’nde profesör olarak çalışmalarına devam ediyor.
Haberlerde ayrıca Sütlü’nün skandal ortaya çıktıktan sonra kişisel bağlantılarını kullanarak Boğaziçi Üniversitesi’nde işe girdiği öne sürülüyordu. Haberlerde bir detay daha yer aldı. Sütlü’nün eşi TİP milletvekili Sera Kadıgil’den, CHP milletvekili olarak söz edildi. Bir taşla iki kuş vuruluyordu.
Tekzip davalarında sürpriz yok!
Sütlü haberler üzerine rektörlüğe resmi bir yazıyla başvurup, söz konusu soruşturmanın dökümanlarını iletti. Haberlerin tekzip edilmesini istedi. Ancak rektörlük bu konuda herhangi bir geri dönüş yapmadığı gibi hiçbir adım atmadı.
Bunun üzerine Sütlü gazetelere tekzip davalarını açtı. Ancak İstanbul 7’inci Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurusu reddedildi. Hakim Ramazan Çiçek gerekçesinde, ‘içeriklerin basın ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yazılarda haber verme hakkının kullanıldığına’ kanaat getirdi. Çiçek, Boğaziçi Üniversitesi için açılan ‘Boğaziçi Dayanışması’ sosyal medya hesabını yönettiği gerekçesiyle Beyza Buldağ hakkındaki tutuklama kararını da vermişti. Buldağ, söz konusu hesabı protestolar başlamadan bir sene önce kullanmayı bırakmış ve okul değiştirmişti.
Çiçek, Demirören-Kalyoncu düğünü nedeniyle yolu kapattıkları için uyarıda bulunduğu gerekçesiyle Erdoğan’ın korumaları tarafından saldırıya uğrayan Avukat Sertuğ Sürenoğlu aleyhinde karar verilmesi için bir günlüğüne soruşturmaya atanan hakimdi. Ayrıca, Cumhuriyet gazetesine açılan komplo davasının da hakimlerinden biriydi.
Sütlü bunun üzerine haberlerle ilgili hakaret ve iftira davaları açtı. Şimdi de maddi ve manevi tazminat davası açmaya hazırlanıyor.
İnci yayınlanan haberleri bahane etti
Sütlü’ye sözleşmenin yenilenmediği yani görevinden uzaklaştırıldığı Rektör Prof. Dr. Naci İnci imzasıyla dün bildirildi. Yazıda, gazetelerde yer alan haberler üzerine 22 Temmuz’da Sütlü hakkında inceleme başlatıldığını, Karolinska Enstitüsü’nde soruşturmayı üniversitenin yetkili kurul ve makamlarından ve jüri üyelerinden sakladığını, bu durum bilinmeden değerlendirildiğini ve buna dayanarak atamasının yapıldığını, ilk atama sürecinin sakatlandığını öne sürüldü: “Boğaziçi Üniversitesinin kurumsal saygınlığı ve bilimsel güvenilirliği, bilimsel yayım ve bilimsel etik anlayış ve teamülleri, idarenin bilgisinden saklanan makalenin insan sağlığı ve insan yaşamı üzerinde doğurduğu/doğurabileceği menfi neticeler, makalede hastaların iyileştiği belirtilmekle birlikte makale konusu olan çalışma neticesinde hastaların durumunun kötüleşmesi ve vefat etmesi ve makalenin diğer yazarları ile ilgili gerek yurt içinde gerek yurt dışındaki basın yayın organlarında yer alan haber ve iddialar dikkate alınarak kamu yararı ve hizmet gerekleri kapsamında uygun görülmemiştir.”
‘Bekliyordum ama bu kadar çirkefçesini değil!‘
Diken’e konuşan Sütlü, “Bekliyordum ama bu kadar çirkefçe yapacaklarını tahmin etmiyordum açıkçası. Hukuksuzca ve ayak oyunlarıyla görevimden uzaklaştırılıyorum. Akademik performansla ilgili bir şey bulamayınca bu yola başvurdular. Direnirken başından beri hiçbir tereddütüm olmadı” dedi.
Haberler yayınlandıktan sonra konuyu açıklayan dilekçesi ve haberin tekzip edilmesi ricasına rektörlükten yanıt dahi verilmediğini vurgulayan Sütlü, şunları dedi: “Yazıdan anlıyorum ki bu haberler üzerine bir inceleme başlatmışlar. Bu nasıl bir incelemeyse ne bana ne de bölüme bir şey sorulmadı. Birincisi ortada bir suç yok, ikincisi olan şeyi de zaten gizlemiyorum. Bunlar benim iş başvurusu sürecinde kurullarda görüşüldü, sorun olmadığına kanaat edildi. Belli ki direnişçilere tek tek saldırıyor ve susturmaya çalışıyorlar. Korkutmaya, sindirmeye yönelik bir hareket. Geride kalanlara sopa gösteriyorlar. Üniversitenin yüzde 95’i hala büyük bir ruhla direniyor. Her ne kadar dışarıdan o kadar gündemde olmasak da direniş tüm hızıyla devam ediyor.”
‘Benim için şeref madalyası‘
Aslında atama sürecinin akademik kriterlere göre işlemesi gerekiyor. Üniversite dışından akademisyenlerin de dahil olduğu bir jüri kuruluyor. Jüri raporları, bölüm ve fakülte kurullarında tartışılarak yeniden atama konusunda görüş oluşturuluyor. Sütlü’nün de dosyası bu şekilde bölüm ve fakülte kurullarında görüşülerek onaylanmıştı. Sütlü şöyle konuştu: “Elbette ki ilk atamamdan bu yana geçen 3 yıllık sürede, performans olarak yeniden atama için gereken minimum kriterleri fazlasıyla sağlıyordum. Tüm süreci tamamlanmış olan dosyam bir aydan uzun süredir Rektör Naci İnci’nin masasında imza için bekliyordu. Çok düşünmüş, akademik bir sebep bulamamış olacak ki hakkımda servis edilen yalan haberleri sebep göstererek atamayı reddetmeyi uygun görmüş, Yandaş medya – kayyım paslaşmasıyla attıkları bu gol bariz ofsayt ama mahkeme sürecini sonuçlandırıp görevimin başına dönene kadar sevinçlerini yaşasınlar bakalım… Kendi utanç hanelerine bir icraat daha eklemiş oldular, bana ise şeref madalyası. “Burada da bilim yapılır” diye döndüğüm ülkemin akademik kurumlarında 9 senedir yaşamadığım saçmalık kalmadı diye düşünürken yeni bir boyuta geçiyoruz. Anlatacak çok şey olacak bu süreçte ama en basitinden başlayayım: #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz.”
Sütlü süreçten en çok öğrencileri ve araştırmaların etkileneceği için üzüntü duyuyor. Bu dönem açtığı iki dersi alan toplam 181 lisans öğrencisiyle daha önce verdiği online derslerin kayıtlarını paylaşarak kısmen telafi etmeye çalışacak. Dört doktora öğrenci ve proje yapan lisans öğrencileri araştırmalarını sürdürecek: “Dün akşam böyle keyifle laboratuvarda çalışırken gelen bu haberi hemen veremedim onlara, kusura bakmasınlar. Yakında yine o keyifle çalışmaya devam edeceğiz.”
Bölüm başkanı: Yalan söylüyorlar, herkesin haberi vardı
Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nesrin Özören, Sütlü’nün ilk başvurusunu değerlendiren öğretim üyelerinden biri. Diken’e konuşan Özören, şunları söyledi: “Ne bölümden ne dekanlık ne de üst yönetimden gizlenen hiçbir şey yok. Sütlü’ye rektörlükten gönderilen yazıda yalan söylüyorlar. İlk işe başvurusunu değerlendiren 9-10 kişilik jüride ben de vardım. Söz konusu araştırma makalesiyle ilgili olayın farkındaydık. Bilim insanları olarak inceledik. Bir doktora öğrencisinin böyle bir araştırmada ne kadar etkili olabileceğini bildiğimiz için, enstitünün ‘kabahatli’ bulmasını bile fazla bulduk. Yayında adı geçiyor diye sorumlu tutulması hatalı. Sütlü orada doktora öğrencisiydi, hocası ve makale baş yazarının izah etmesi gereken bir durumdu. Bu nedenle söz konusu olayı değerlendirmemizin dışında tutmaya karar verdik. Görüşümüzü oluşturduk ve bildirdik. Daha sonra fakülte kurulunda başka bir bölümden biri etik sorun olduğunu öne sürünce o zamanki dekanımız (Prof. Dr. Nilgün Işık) gelip ayrıca sordu. Birkaç kez dekanımıza izah ettik. Ondan sonra işlemler devam etti. Gizlenen herhangi bir şey yok. Rektörlük yazısı, üst yönetimi kandırmışız, görmezden gelip tehlikeli, riskli karar almışız gibi bizi de zan altında bırakıyor.”
TİP: Kayyumlar gidecek, akademisyenler geri dönecek!
Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) açıklamasında Sütlü’nün görevden uzaklaştırılmasının ‘hukuksuzca’ olduğu kaydedilerek şunlar dendi: “Kayyum yönetimi bu kararla utanç verici bir icraatı daha kendi suç dosyalarına eklemiştir. Başta kayyum rektör Naci İnci olmak üzere bu kararda imzası olanları uyarıyoruz: Boğaziçi Üniversitesi’ndeki baskıcı ve hukuksuz uygulamaları kabul etmeyen üniversite bileşenlerinden intikam almaya yönelik girişimler sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Tolga Sütlü ve benzer haksız uygulamalara maruz kalan tüm akademisyenlerin yanındayız. Saray rejimi ve kayyumları gidecek, özgür ve demokratik üniversite mücadelesi kazanacak.”