Türkiye’nin en büyük şirketleri yükselen enflasyon ve liradaki değer kaybı sonrası tahvillerinin (borç senedi) sıkıntılı bir pozisyona girmesiyle karşı karşıya.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) temmuzdaki enflasyon verisini 3 Ağustos’ta açıklaması beklenirken, Reuters 11 katılımcıyla düzenlediği anket sonucunu paylaştı. Ankete göre yıllık enflasyon tahminleri yüzde 79,45 ila yüzde 82,5. Haziranda açıklanan yıllık enflasyon yüzde 78,62 olmuştu.
Diğer yandan bu duruma Türk Lirası’ndaki değer kaybı da eşlik ediyor. TL, sadece 2022’de dolar karşısında yüzde 25 değer kaybetti.
Merkez Bankası’nın son verilerine göre kısa vadeli dış borç stoku mayısta 2021 sonuna göre yüzde 10,6 oranında artarak 134,5 milyar dolara yükseldi. Özel sektörün kısa vadeli dış borcuysa yüzde 10,1 oranında artarak 80,8 milyar dolar oldu.
Borç vadelerinin yakınlaşması da finansman baskısını arttırıyor.
Türkiye’nin en büyük ikinci telekomünikasyon şirketi olan Türk Telekom’un iki tahvili geçen hafta başından bu yana ‘sıkıntılı’ seviyelerde işlem gördü.
Bloomberg tarafından derlenen verilere göre, yatırımcılar, şirketin Haziran 2024 ve Şubat 2025 tahvilleri için ABD Hazine Bakanlığı üzerinde 1000 baz puandan fazla ve toplam 1 milyar dolar değerinde bir prim talep ediyor.
Bloomberg’in sorularına yanıt veren şirket, likidite pozisyonunun ‘sağlam’ olduğunu ve koşullara bağlı olarak dolar tahvillerinden ikisinden herhangi birini geri almayı düşünebileceklerini belirtti.
2021’deki 14 satışa karşılık, Türkiye bu yıl Coca Cola’nın ocaktaki tahvil satışının ardından uluslararası borç piyasalarında yalnızca bir satış gördü.
Frankfurt’taki Union Investment Privatfonds GmbH’de kıdemli portföy yöneticisi olan Sergey Dergachev, liranın üstündeki baskı sonrası dövizle borç yükümlülüğü bulunan şirketlerin tahvil değerlemeleri konusunda baskı altında kaldıklarını söyledi: ”Türk Telekom’un borcunun büyük bir kısmı dolar cinsinden. Dolayısıyla liranın değer kaybetmesi üzerindeki baskıyı arttırıyor.”
Diğer yandan Akbank, İş Bankası gibi bankalarla, Ülker gibi şirketlerin de borcu sıkıntılı seviyelerden işlem görüyor.
Gelişmekte olan piyasalar analisti Egor Fedorov’a göre, iktidarın liranın değer kaybını engellemek için belirli bir seviyede dövize sahip şirketlere kredi vermeyi yasaklaması şirketlerin pozisyonlarını koruma kabiliyetini azalttı. Bu da kurumsal borç riskini arttırdı.
ABD’li PGIM sigorta şirketinin ekonomisti Magdalena Polan, Türk şirketlerinin kısa vadeli yabancı borçları karşılayacak kadar paraya sahip olduğuna dikkat çekerek, “Problem, ülkedeki artan risk algısından geliyor” dedi.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, temmuzun ilk haftasında Türkiye’nin kredi notunu B+’dan B’ye indirdi, görünümünüyse ‘negatif’ olarak teyit etti.
Fitch’in değerlendirmesinde şunlar yer aldı: “Artan geriye dönük endeksleme riskleri, liranın ek değer kaybetmesi ve döviz kuru geçişkenliğinin hem hız hem de büyüklük olarak artması nedeniyle yörüngesi oldukça belirsizliğini koruyor. Fitch, hızlı kredi büyümesinin hızını azaltmaya yönelik seçici makroihtiyati politikaların, makroekonomik ve finansal istikrara yönelik riskleri azaltmadığını düşünmektedir.”
Bu ‘belirsizlik’ tespitinin üzerine Türkiye’yi bir de 2023’teki seçimler bekliyor.
Union Investment Privatfonds’dan Dergachev, yatırımcıların Türkiye’deki siyasi durumun nasıl gelişeceği konusunda daha fazla netliğe ihtiyacı olduğunu söyledi.