MURAT SEVİNÇ
Yaklaşık üç hafta sonra, 1982 Anayasası döneminin ahlaksız yüzde 10 seçim barajıyla dokuzuncu milletvekili seçimi yapılacak.
Pek çok insan seçimin selametinden, seçim günü ve sonrası güvenliğinden endişe duyduğunu söylüyor. Oysa Türkiye’nin Batı demokrasilerine belki de kurumsal tek katkısı YSK’nın kuruluşunun üzerinden tam 65 yıl geçti. 65 yıl içinde Türkiye, YSK sayesinde ele güne rezil olmadan seçim yapabildi.
Bu yazıyı, 13 Mayıs Çarşamba günü kaleme alıyorum.
12 Mayıs Salı günü, Türkiye devlet başkanı, açıkça seçim propagandası niteliğindeki konuşmalarıyla Anayasa’yı bir kez daha ihlal etti. Muhalefet partilerine çattı. Kırmızı kitap filan dedi. Yargıç ve savcı tutuklamalarının devam edebileceğinin ‘müjde’sini verdi.
Tüm bunları, Anayasa’ya göre devleti ve milleti temsil eden tarafsız devlet başkanı sıfatıyla ve yalnızca bir gün içinde yaptı. 11 Mayıs Pazartesi günü olduğu gibi. 13 Mayıs Çarşamba, 14 Mayıs Perşembe günü de olacağı gibi.
Bu satırları yazarken, sanırım, devletin prestijini sarsıyorum.
12 Mayıs Salı günü, polis, 2014 cumhurbaşkanı seçiminin adaylarından ve HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Diyarbakır’daki evine baskın yaptı. İhbar üzerine. Kaçak akaryakıt ihbarı!
Demirtaş’ın anlattıklarına bakılırsa, kendisi ve korumaları ile kapının açılmasını bekleyen polisler arasında nahoş diyalog yaşandı. Sonrasında bir yanlışlık olduğu anlaşıldı. Vali müdahale etti. Yanlış ihbar sorumlusu polis açığa alındı.
12 Mayıs Salı günü polis, Haziran seçiminin en önemli ve popüler parti liderlerinden biri, belki de en çok konuşulanı Demirtaş’ın evine ‘yanlışlıkla’ baskın yaptı. Kaçak akaryakıt baskını.
Bu satırları yazarken, sanırım, Kürtçülük yapıyor ve Allah bilir hangi büyük projenin ortağı oluyorum.
12 Mayıs Salı günü, 2010 Anayasa değişikliğinin ürünü olan, yeni Türkiye’nin demokratik ve çoğulcu (söyleyenlerin yalancısıyım!) HSYK’si, 2010 öncesi HSYK’sini mumla aratan bir karar verdi. Dört savcı ve bir yargıç, meslekten ihraç edildi.
Yıllar önce Van Savcısı Ferhat Sarıkaya haksız bir şekilde ihraç edildiğinde, aylarca gündem olmuştu. Günümüzde, yani 2010 sonrasının çoğulcu ve demokratik HSYK’si döneminde pek gündem olmayacak, biliyoruz. Yolsuzluk soruşturmasına konu olanların tümü serbestken, soruşturmayı yürüten savcılar ve bir yargıç, son derece anlamlı ve hukuki gerekçelerle ihraç edildi. Tahliye kararı veren yargıçların tutuklanmasından, birkaç hafta sonra.
İçimiz rahat mı? Rahat. Çünkü demokratik ve çoğulcu bir HSYK var artık.
Bu satırları yazarken, sanırım, Fethullahçı terör örgütü mensubu oluyorum.
Çok sıkıldım. Bu yazı da kısa olsun. 12 Mayıs Salı günü, saydıklarıma benzer başka şeyler de oldu tabii.
Örneğin, Türkiye ulusuyla kaba bir dille cinsel ilişki yaşamak istediğini dile getiren işadamı/müteahhit ve avenesinin, bazı vergi borçları silindi, filan fıstık…
Uzatmaya gerek yok. Geçenlerde ceza hukukçusu arkadaşım (onların durumu da pek vahim!), ‘Bir ineğin rüyasındaymışım gibi hissediyorum’ demişti. Bir diğer tanışım da ‘Neden eskisi gibi teknik anayasa yazıları yazmıyorsun?’ diye sordu. Allah iyiliğini versin.