Patara ve Fırnaz Koyu’nun koruma statüsündeki değişikliğe ilişkin mahkemeye rapor hazırlayan bilirkişi heyeti, değişikliğin bu bölgelerde hızla betonlaşmaya yol açabileceği uyarısı yaptı.
Birinci derece doğal ve arkeolojik SİT alanı olan Antalya’daki iki bölgenin koruma statüsü 2018’deki bir kararla ‘kesin korunacak hassas alan’, ‘nitelikli doğal koruma alanı’, ‘sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı’ diye farklı bölümlere ayrılırken, bazı alanlar ‘tanımsız’ bırakılmıştı.
Mimarlar Odası Antalya Şubesi, Peyzaj Mimarları Odası ve Kaş Turizm Tanıtma Derneği’nin karara yönelik itirazı sonucu konu mahkemeye taşınmıştı. Mahkeme de yedi kişilik bir bilim heyetinin rapor hazırlamasına karar vermişti.
153 sayfalık rapor
Hürriyet’ten Aysel Alp’in haberine göre hazırlatılan 27 Ağustos 2019 tarihli 153 sayfalık rapor tamamlanarak geçen hafta taraflara gönderildi.
Raporda “SİT alanlarının daraltılması Antik Patara Kenti’nin kazı çalışmalarının geleceğine zarar verecek olması nedeniyle karardan dönülmesi tarihsel bir zorunluluktur” dendi.
‘Teknik olarak yetersiz’
Bilirkişi heyetinin raporunda, özel bir şirket tarafından hazırlanan ve statü değişikliği kararına dayanak oluşturan ‘ekolojik temelli bilimsel araştırma projesi’nin ‘teknik olarak yetersiz’ olduğunu kaydedildi: “SİT kapsamından çıkarılan alanların genelinde SİT şartlarının devam ettiği kanaatine varılmıştır” dendi.
Raporda, birinci derece doğal SİT alanıyken, ‘tanımsız’ bırakılan alanlara dikkat çekildi. Kaçak inşaatların Patara’nın tahribine neden olacağı vurgulandı.
‘Roma dönemine ışık tutacak‘
Raporda şöyle devam edildi: “Bu yapıların korunması, gelecek nesillere aktarılması elzem olup geçen zaman içinde tahrip edilmez ise umuyoruz ki, Patara yeni tarihsel yapıları bize vermeye devam edecektir. Belki de Roma dönemine dair, yeni yazıtlar çıkarılacak ve Anadolu’nun Roma dönemine ışık tutacak tarihsel bilgiye katkıda bulunacaklardır. Eşen Çayı zaman zaman taşmaktadır. Bu bölgeyi imara açmak yerine doğal SİT alanı olarak kalmasını teminat altına almak hem mal hem de can kaybını önlediği gibi, gelecek nesillere karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi de gerektirmektedir.
Eşençay Havzası, bölge doğası için bir yaşam kaynağı olma özelliğini sürdürmektedir. Hızla ısınmakta olan dünyamızda çölleşme bir tehdit olarak Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanmaktadır. Doğal yollarla var olan ve Paleolitik dönemden beri varlığını sürdüren bu türde su kaynaklan oldukça değerli olup, kaybedilmemesi gereken bir önemdedir. Eğer ki bu bölgelerin doğal SİT alanı olma özelliği ortadan kalkarsa, buralar hızla betonlaşacak ve doğal yaşam da bundan nasibini alacaktır. Eşençay’ın getirdiği alüvyonlarla oluşan birikinti kum ve alüvyonlarla kaplı yeryüzü şekilleri ve bitki örtüsü yukarıdaki resimlerde görülmektedir. Bu bölgeler inşaata açıldığı takdirde, tektoniği çok sağlam olmayan kum ve kaygan zemin afetlere sebep olabileceğinden, arıcılık da yapılmakta olan Eşençay Bölgesi’nin olduğu gibi korunması ve denizden gelebilecek etkilere karşı hızla ağaçlandırılması doğal yaşam için önemlidir.”
Ulusal güvenlik
Heyet, Fırnaz Koyu’ndaki değişikliğinse, bölgenin stratejik konumu nedeniyle ulusal ve stratejik güvenlik açısından risk yaratabileceğini ifade etti.