Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Öncelikle şunu sormalıyız; ister aramalarda isterse de “Haberler” ya da “Keşfet” aracılığıyla olsun, Google’ın önümüze çıkardığı sonuçlara tereddütsüz güvenebilir miyiz? Üstelik elimizde Google’nın algoritmasının çok sağlıklı işlemediğini gösteren somut örnekler varken… Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) 2020’de kamuoyuyla paylaşılan Türkiye Dijital Medya Raporu, Google’ın internette haber araması yapan kullanıcıların yüzde 90’ından fazlasını iktidarın güdümündeki 3 medya organına yönlendirdiğini verilerle ortaya koymuştu. Geçen sene yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefet aleyhine hazırlanan montaj videoya yer veren içeriklerin, Google aramalarında üst sıralarda çıktığını da ülke gündemiyle ilgilenen herkes hatırlayacaktır.
Öte yandan Google odaklı habercilik nedeniyle, medyanın genelinde talebe yönelik arz mantığı egemen hale gelmeye başladı. İlk duyulduğunda kulağa hoş gelse de bu durum, aslında gazetecilik sorumluluğunu unutturan, mesleğin yaratıcı dinamiğini baskılayan ve özgünlüğünü geri plana iten bir unsura dönüştü. Google’ın esas alınması nedeniyle gazetecilik, gündem olması gerekeni (olmayabilir de) haberleştirme zahmetine girmek yerine, halihazırda kolay yoldan “tık” alabileceği başlıklara dikkat kesilen bir noktaya geldi. Yayına alınan içerikler de birbirinin kopyası olmaktan öteye gidemedi. Toplumun zihni, medyanın sunduklarıyla şekillenirken, şekillenen zihnin talebi yine o vasat üretimlerin gerekçesi sayıldı ve medyayı mevcuttaki kısır döngüye hapsetti.