Diyarbakır Kulp’ta yaşanan kavganın devletin derinliklerindeki savaşı açığa çıkaracağını kim bilebilirdi? Bahçelievler Camisi’nde cuma namazı öncesi hutbe okunuyordu. Diyanet’in hutbelerinin içeriğini isteyen önceden görebiliyor. Cemaatin içindeki kaymakam Burak Akeller gibi… Her şey imamın, hutbenin o bölümünü okumayıp atlamasıyla başladı: “Hain bir terör saldırısında vatan evlatlarımız şehadet makamına ulaştı. İnanıyoruz ki Rabbimizin rahmeti şehitlerimizin üzerinedir.” Anlatılana göre kaymakam Akeller, cemaatin içinden imama seslendi: “Hoca hutbeyi tam oku!” İmam, tepki üzerine şehitlerle ilgili bölümü okudu. Her şey orada kalsa duymayacaktık bile…
Namazdan sonra Akeller, imamın odasına gitti. Kaymakamın anlattığına göre “Neden” diye sormuş, imam ise “Bize de baskı oluyor” yanıtını vermişti. Kaymakam da imamı bağırarak azarlamıştı. İmamın söylediğine göre ise kaymakam bağırmakla kalmamış, camideki mikrofonla bacağına vurmuştu. O da hastaneden darp raporu almıştı. İşte devletin iki memuru arasındaki kavga, devlette adeta savaşa dönüştü.
***
Bir tarafta İslamcı memurlar öte yanda Ülkücü mülkiye. Bir tarafta Memur-Sen öte yanda Kamu-Sen. Bir tarafta seçim öncesinde ‘bölgenin hassasiyetleri’ diyen iktidarın İslamcıları, öte yanda “Ya devlet başa kuzgun ya leşe” diyen iktidar ortakları. Bir tarafta atamalarda ilk üyeliğine bakılan ve bu sayede büyüdükçe oteller bile açan kamu sendikası; öte yanda yargıyı, istihbaratı, Emniyeti ve mülkiyeyi kontrol eden Ülkücü kadrolar.
Kulp’taki olay, AYM-Yargıtay krizi gibi belirginleşen devlet içindeki fay hatlarının daha da görünmesini sağladı. Şimdilik seçim sonrasına ertelenmesi beklenen Kulp krizi, teşbihte hata olmaz, 17-25 Aralık öncesindeki karşı karşıya gelişleri hatırlatıyor. Herkes sanki biraz ‘son kavgaya’ hazırlanıyor.