Kısacası Başak Demirtaş, gerçekten de hasta. Buna rağmen hastalığı yıllar sonra didik didik edilerek, beş günlük basit bir rapordaki tarih çelişkisine dayanarak iki buçuk yıl hapse mahkûm edildi. Bir ilkokul çocuğunun bile yılda iki kez aldığı sıradan raporun bu noktaya gelmesinin, açık bir siyasi operasyondan başka açıklaması yok.
Son 10 yılımın iki yılını hapishanelerde geçirdim. Mafyadan cinayete, örgütten dolandırıcılığa kadar birçok farklı suçlamaya muhatap mahpusla karşılaştım. Öğrendiğim şeylerden biri de asgari hapishane ahlakıydı. Buna göre hapisteki kim olursa olsun, onun yakınlarına saygılı davranılması, içerinin bedelinin ödetilmemesi gerektiğiydi. Ne yazık ki FETÖ ya da AKP türünden siyasal İslamcılığın üniformasını giyenlerin, bu basit ahlaka dahi sahip olduğunu görmedim. Başak Demirtaş’ın cezası da bunun kötü bir örneğiydi.
Hapisteki adama kızdık. Eşine de bedel ödetmeye karar verdik. Yargıyı infaz için kullandık. Bir kadının rahmini siyasi kavganın ortasına taşıdık.
Zulmün kuru tuzunu keşke yalnız kendi yaramıza basmak için kullansaydık. Daha az utanırdık…