Bir ay sonra mayıs seçimlerine iki gün kala yani 12 Mayıs’ta Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü; “Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Birimi, Havacılık Yönetimi Bölümü, Havacılık Yönetimi Anabilim Dalı/Programı” için doçent ilanı vermiş. Koşulları arasında, “Yönetim ve strateji alanında doçentliğini almış olmak. Havacılık yönetimi üzerine çalışmaları bulunmak” yazıyormuş.
Akademik kariyeri boyunca havacılık yönetimi alanında çalışması olmayan N.Ü.P’nin, nisan ayında önce havacılık alanında bir kitap bölümü yayımlanmış. Ardından mayısta yazacağı bir makalenin 250 kelimelik özet metni çıkmış.
O.B.Ö. adrese teslim bir ilanın gelmekte olduğunu fark etmiş. Ve adım atmaya karar vermiş. Zira kendisinin uzun yıllardır havacılık alanını kapsayan çalışmaları bulunuyormuş. Koşullarını fazlaca sağladığı ilana “madem öyle” diyerek başvurmuş. Bunu da karşı hamlelerin önünü kesmek için başvurunun son günü son dakikalarda yapmış. Yine de karşı adım gelmiş. Üniversite yönetimi, üç gün sonra “Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Ölçütleri Yönergesi”ni değiştirmiş. Nihayetinde adrese teslim ilan sahibini bulmuş. N.Ü.P’nin kazandığı, ilk olarak whatsApp grubuna yazılan notla duyurulmuş.
Bundan sonra, O.B.Ö., Mersin 2. İdare Mahkemesi’ne dava açmış. Mahkeme, üniversiteden evrakı istemiş. O.B.Ö., inceleyince sonuç beklediği gibi çıkmış.
Seçilen jüri, rektörün ve birbirlerinin arkadaşı olduğu gibi havacılık alanında hiçbir çalışması olmayan profesörlerden seçilmiş. O.B.Ö., akademik puanlamada N.Ü.P’ye 357 puan fark atmış. O.B.Ö’nün yabancı dil puanı 90 iken N.Ü.P’ninki ise 80 puan çıkmış. N.Ü.P’nin sunduğu kimi evrakın da tartışmalı olduğu görülmüş. İki jürinin raporlarının içeriği ise büyük oranda aynıymış. Öyle ki biri diğerinin belge numarasını raporda kullanmış. YÖK üyesi olan jüri İ.H.Ç’nin imzasını gerçekten kendisinin attığı bile tartışmalıymış ki olay krizi daha da büyütmüş. İmza, uzman incelemesine gittiğinde şüphe doğrulanmış.
Derken…
O.B.Ö. sadece kendisini değil üniversitedeki tüm atamaları incelemeye karar vermiş. Çoğunda eş, dost, akrabalık ilişkilerinin etkili olduğunu görmüş. İsim isim bahsi geçen olayları mahkemeye sunmuş. Mahkemeye sunduğu dilekçeden aktarayım: “Akrabalık ilişkileri olan veya aynı soyada sahip birçok personel bulunmaktadır… Hatta kimi evli çiftler, aynı ilanda art arda gelen, altlı üstlü bir sıralamayla ilgili kadrolara başvurusu sonucu atanmıştır.”
Bilimin merkezi olması gereken üniversiteler, havacılık gibi kritik bir alanda bile kadrolarını ilişkilerle belirliyorsa vay halimize!